İlk olarak 1931 yılında Robert Frank tarafından Premenstrüel Sendrom olarak adlandırılan rahatsızlığa sahip kadınlar menstrüel döneme girmeden 1-2 hafta önce başlayan ve kanamanın başlamasıyla birlikte aniden ortadan kaybolan birtakım belirtiler gösterirler. Kadınların yaklaşık %80’inde görülen ve Adet Öncesi Gerginlik Sendromu olarak da bilinen bu hastalığın başlıca belirtileri şunlardır;
- Kaygı, gerginlik, asabiyet, çökkünlük, üzüntü, karamsarlık, alınganlık gibi farklı boyutlarda disforik duygudurum,
- Kas ağrıları/acıları, yorgunluk,
- Göğüslerde hassasiyet,
- Kilo alımı ve abdominal şişkinlik,
- Cinsel dürtülerde değişim,
- Tatlı ya da tuzlu yiyeceklere aşerme,
- Sivilce-akne oluşumu veya artması,
- Uyku düzeninde bozulmalar.
Ortalama 25 yaşından sonra başlayıp menapoz dönemine kadar devam edebilen bu belirtiler aslında kulağa çok da yabancı gelmiyor. Pek çoğumuz bu belirtilerin birini veya birden fazlasını menstrüel dönemde yaşıyoruzdur. Burada ayırt edici olan belirtilerin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğimizi bozup bozmamasıdır. Adet öncesi gergin ve sinirli halinizden dolayı arkadaşlıklarınız olumsuz etkileniyorsa, uyku düzeninizdeki bozulmalara bağlı olarak iş performansınız belirgin bir biçimde düşüyorsa ya da işe dahi gidemez hale geliyorsanız, alınganlık krizleriniz yüzünden partnerinizle ayrılmanın eşiğine geliyorsanız ve tüm bu belirtiler ilk kanamanın başlamasıyla birlikte sihirli bir değnek değmişçesine kayboluyorsa premenstürel sendromun varlığından bahsedebiliriz.
Premenstrüel sendromun daha şiddetli formu ise Premenstrüel Disforik Bozukluk olarak adlandırılır. Kadınların yaklaşık %7’sinde görülen bu hastalıkta yukarıda saydığımız belirtiler uç noktalarda yaşanır. İşlevsellikteki bozulmalar intihar girişimlerine veya suça karışmaya kadar ilerleyebilir. Bu durumla alakalı olarak Fransa, Kanada, İngiltere ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde adet öncesi gerginlik sendromu tanısı almış kadınlara mahkemede ceza indirimi yapılmaktadır.
Bu sendromun ekonomiye etkileri incelendiğinde ise sendromun neden olduğu işe devamsızlığın Amerika Birleşik Devletleri endüstrisinde 5 milyar dolarlık bir kayba neden olduğu ileri sürülmüştür.
Hastalık için risk faktörleri fazla kilo, stres ve travmadır. Ancak hastalığın genetik bir yönü de bulunmaktadır. Sebebi tam olarak aydınlatılamamış olmakla beraber hormonal bozukluklara bağlı olabileceği kanaati yaygındır.
Tedavisine baktığımızda hafif belirtiler gösterenler için yaşam tarzını değiştirmek yeterli olabilir.
- Vitamin ve mineral açısından zengin besinler tüketilmesi
- Sportif faaliyetlerin arttırılması
- Alkol tüketiminin sınırlandırılması
- Sigaradan, şekerden, tuzdan ve kafeinden uzak durulması problemin çözümü noktasında yardımcı olacaktır.
Ancak hastalığı şiddetli boyutlarda geçirenlerin hormon tedavisi görmesi ve belirtilerle baş etme stratejileri geliştirmek için psikoterapi alması gerekebilir.
Eğer bu belirtilerden bazılarına veya tümüne sahip olduğunuzu düşünüyorsanız kendinizi takip edin. En az 2 adet döngüsü içerisinde gündelik hayatınızı etkileyecek şekilde bu semptomları yaşıyorsanız yaşam tarzınızı gözden geçirin. Yaptığınız değişimlere rağmen sıkıntılarınız devam ederse profesyonel bir destek almayı ihmal etmeyin.
Zeynep Tatarer’i sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.
instagram.com/psikologzeyneptatarer
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."