Tarihin ilklerine imza atan Türk kadınları!

Safiye Ali, Sabiha Gökçen ve İclal Ersin gibi tarihin ilklerine atan Türk kadınlarını derledik... Neleri başardılar, nelere göğüs gerdiler...

Remziye Hisar Fransa Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olan ilk Türk kadınıdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyacısıdır. 1992 yılında yaşamını yitiren Cumhuriyet kadını Remziye Hisar, dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Psikoloji Cemiyeti’nin tek Türk azası psikiyatrisi Deha Hanım’ın annesidir. Oldukça başarılı bir eğitim hayatı olan Remziye Hisar, meslek hayatında birçok zorlukla karşılaşmıştır. Kimya alnında Türkiye’yi temsil edecek bir ismin bulunmaması nedeniyle olan üzgünlüğü, onu Bakü’ye sürükler. Ama Bakü’de bir savaşın ortasına düşer. Yine de umudunu yitirmeyen Hisar, yılmadan mesleğini icra etmeye devam eder. Tersliklerin devam etmesi Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ın bağımsızlığına son vermesi gibi sorunlar sırasında doktor eşi Reşit Süreyya Gürsey ile tanışır ve evlenerek, İstanbul’a dönüş yapar. Meslek aşkı çocuk sahibi olmasının önüne geçer ve Adana’da Darülmuallima’ya müdür olarak gider. Daha sonra eşiyle birlikte Paris’e gider ve burada adını bilim dünyasına yazdırmak için Sorbonne Üniversitesi’nin kimya bölümünde öğrenim görmeye başlar. Biyokimya sertifikası alarak Paris’te Maarif Vekaleti’nin verdiği bursla öğrenim görür. Doktorasını yapacağı sırada bursu kesilen Hisar, öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalır. Ama bu durum onu engellemez ve 1930 yılında yeniden Paris’e gider. Eşinden boşanan Remziye Hanım, kızı ve kardeşiyle birlikte gider. Doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönüş yapar ve 1933 – 1936 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fiziko kimya doçenti olarak görev yapmıştır. Ankara Hıfsısıhha Müessesi’ne farmakodinami şubesi hayati kimya mütehassısı olarak atanır. 1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya doçentliği yapmaya başlar. 1959 yılında profesör olan Remziye Hisar, 1973 yılında emekli olur.
13 1
Safiye Ali İlk kadın doktor olan Safiye Ali, Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleri ile tanınan bir ailenin kızıdır. 1891 yılında İstanbul’da doğmuştur ve özel bir eğitim hayatı olmuştur. Aynı zamanda Amerikan Kız Koleji’nden mezundur. Balkan Savaşı sırasında cepheden gelen birçok yaralıyı gördükten sonra doktor olmaya karar vermiştir. Bu isteğini gerçekleştirmesi ise oldukça zordur; çünkü o dönemde bir kadının tıp okuması imkansızdır. Yetenekli ve başarılı kişiliği ile dikkatleri çeken Safiye Ali, Maarif Vekili Şükrü Bey’in yardımları ile tıp eğitimi almak için Almanya’ya gider. Burada kadın ve çocuk hastalıkları üzerine eğitim alır ve Kurtuluş Savaşı bitiminde yurda dönerek işe başlar Cağaloğlu’nda açtığı klinikte tedavilerine başlar. Dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey’den destek alır. Bu şekilde de süt ve bakımevlerinde çalışmaya başlar. Safiye Ali, Türkiye’yi yurtdışında düzenlenen tıp kongrelerinde temsil etmiştir. Ardından sağlık sorunları nedeniyle eşiyle birlikte Almanya’ya taşınır ve mesleğine burada devam eder. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise Almanya’da yaralananların ve hastaların bakımını üstlenmiştir. Savaş sonrasında da Türkiye’ye döner ve yakalandığı kanserden kurtulamayarak 1952 yılında hayata veda eder.
13 2
Süreyya Ağaoğlu Tarihimizin ilk kadın avukatıdır. Ayrıca Yassıada’da hukuk profesörü olan babasının savunucusu, Hür Fikirleri Yayma Derneği’nin kurucusu, Çocuk Dostları Derneği’nin kurucudur. Milletlerarası Hukukçular Komisyonu üyesidir. Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyet Üyesi’dir. Aynı zamanda kadın hakları savunucusudur. Tarihimizde en cesur kadın entelektüel olarak yer almıştır. 58 yıl avukatlık yapmıştır. Lise yıllarında cumhuriyet rejiminden bahsettiği arkadaşlarının gavur olarak nitelendirmesine maruz kalmıştır. Bu nedenle de avukat olmayı kafasına koymuştur. Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde de birçok sorunla karşılaşmıştır. O dönemde kız öğrenci olmadığı için üniversite rektörü Haldun Taner’in babası, Selahattin Bey’e başvurur. Dönem kadınlarının çarşafla dolaştığı dönemde başını bile kapatmadan görüşmeye gider. Talebini ilettiği zaman Selahattin Bey’in salonunda kahkahalar atılır. Ama kendi gibi avukat olmak isteyen başka 3 arkadaşını da gören Selahattin Bey, fakülteyi açmaya karar verir. Erkek ve kadınların farklı saatlerde ayrı ayrı eğitim aldığı dönemde, başını kapatma konusunda dik bir duruş sergilemiştir. Fakülteden mezun olduktan sonra ise avukatlığını yapmaya devam ederken, kadın hakları savunuculuğu da yapmıştır.
13 3
Sabiha Bengütaş Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihimizin dev isimlerinin heykellerini yapan Sabiha Bengütaş, ilk kadın heykeltıraşımızdır. Eğitimini Şam’da Fransız Katolik Okulu’nda alan Bengütaş, İstanbul’a dönünce Köprülü Fuat Paşa Okulu’nda devam ettirmiştir. Güzel sanatlara ilgisi fazla olan Sabiha Bengütaş, 16 yaşında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin resim bölümüne kaydolmuştur. Bu sırada antik bir büstü kopya eden Bengütaş, öğretmeninin dikkatini çeker ve okulun heykel bölümüne alınan ilk kız öğrenci olur. Okulunu da birincilikle bitirir. Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde ihtisas yapar ve İtalya’da büyük bir deneyim kazanır. Taksim Meydanı’nda bulunan Atatürk abidesini yapan İtalyan heykeltıraş Canoni’nin asistanlığını yapar. Kocasının diplomat olması nedeniyle birçok yabancı ülkede mesleğini icra eder. Geleneksel Galatasaray Sergisi’ne 1925 yılında katılan ilk kadın sanatçı olur. 1938 yılında Atatürk ve İnönü için yapılan heykel yarışmasında birinci olur. Atatürk Heykeli, Çankaya Köşkü’nün bahçesinde; İnönü heykeli ise Mudanya’da bulunuyor.
13 4