''Himmet Aktürk'ün itirafını sabah evden çıkmadan izledim.'' 'Buraya kadar okuyanların tahmin edeceği üzere bu olay beni sizi ettiği kadar şok etmese de tüm günümün içine sıçtı, 2 ayrı kurumdaki işlerime de dikkatimi veremedim, arkamdan kadın salak galiba demişlerdir. Sabahtan beri bir sütlü kahve bir muzla duruyorum, içim yeme içme almadı, ama Himmet adlı sapık, Irmak'a tecavüz edip öldürdükten, cesedini bir çöp konteynırının içine bıraktıktan sonra bakkala uğrayıp sucuk alıp pişirmiş ve yemiş. Sanıyorum yazdıklarım biraz daha anlamlanmıştır.
23 17
Geri dönüp çöpe bıraktığı çuvalı aldıktan sonra 3 km ötedeki bir bağa gömmüş. Son derece soğukkanlı ve planlı. İtirafının son aşamasında bile kendini değil, hala parasını alıp onunla birlikte olmayan kadınları, aslında onunla birlikte olmayan tüm kadınları suçlamasından toplumdaki uç erilliği ve suçunu kabullenmediği için eğer dışarı çıkarsa aynı suçu bir daha işleyeceğini net olarak görebilirsiniz. Yeri gelmişken, bu "Kadınlar şöyle şöyle, o yüzden blablabla" diye kendi hakaretlerini, kendisinin ya da başka bir erkeğin yaptığı tacizi, kaba davranışlarını aklamaya çalışmak size de hep okuduğunuz bir yerden, mesela bir web sitesinden tanıdık geliyor mu?''
23 18
''Irmak'a çok üzüldüm, hayatının detaylarına bakınca üzüntüm azaba döndü.'' ''28 yaşındaki aşırı çaresiz ve babasından dayak yiyen annesi, dedesi yaşındaki babası, babasının stüdyoya gelirken bu kış günü çorap üstü sandalet giymesi, fakirin fakire ettiğini kimsenin edemeyeceğini ispatlarcasına gariban aileye yüklenen mahalleli, yazları Irmak'ın ayağında çıkan ve yürümesine engel olan yaralar, doğru dürüst bir fotoğrafının bile olmaması, olanlardan da bakımsızlığının, garibanlığının bir çift göz olup sanki direkt bize bakması, o sapık tarafından kaçırılırken son sözünün "anne" olması... Çileli kısacık ömrünün aklımızın alamayacağı acılar içinde son bulması, az önce bağda bulunan ayakkabısı... Gitmiyor gözümün önünden.''
23 19
''Entry'yi 20 konuya değinen Mahsun Kırmızıgül filmine çevirmek istemiyorum ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim.'' ''Suriyeli göçmenler durmadan ürüyor, insanlar bunu eleştirince başka insanlar "ama savaştan sonra var olma psikolojisi", "sana mı soracaklar" gibi argümanlarla eleştirenlere kızıyor, insanlar birbiriyle ağız dalaşına girerken her gün 3 yaşını belki de doldurmayan Suriyeli nice bebek sokağa düşüyor, bir metrobüsten diğerine atlıyor. Bu çocuklarla ilgili birincil endişem ne ileride birer suç makinasına dönecekleri, ne de toplu taşımada verdikleri rahatsızlık. İlk endişem sokaklarda her gün uğradıkları gizli tacizler. Mendil, ıvır zıvır satmaya çalışırken kimler bu çocukların nerelerine elliyor, kuytularda rastlayınca nelere maruz kalıyorlar düşünmek bile istemiyorum ama ben düşünmeyince kötülük yok olmuyor.''
23 20