Alain de Botton, Statü Endişesi’nde şunları anlatır: Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü korkusu ve başarısızlığımızın toplum tarafından acımasızca yargılanacağı hissi, insanoğlunda evrensel bir endişe yaratıyor. Bunun için güzel, başarılı, zengin olmak, şık evlerde oturmak istiyor, bunlara mecbur hissediyoruz. Tabii kendi çevremizin standartlarıyla. Yani diyelim ki ayda 4000 TL maaş alıyorsunuz. Eğer etrafınızdakiler ortalama 2000 TL alıyorsa, havanızdan geçilmez, içiniz bu konuda rahattır. Ama aniden tüm tanıdıklarınız 6000 TL kazanmaya başlarsa, kendinizi felaket hissetmeye başlayabilirsiniz.
74
Instagram, her şeyden once bu statü endişemizin biraz üstesinden gelmemize yarıyor. Evimizin en güzel köşesini, para biriktirip aldığımız marka elbiseyi, yeğenimizin düğündeki en makyajlı ve rötuş sayesinde en ince halimizi, kırk yılda bir gidebildiğimiz pahalı bir kebapçıdaki neşeli fotoğraflarımızı instagrama koyup, kendi imkanlarımız ölçüsünde, sanal da olsa ‘havalı’ bir hayat yaşıyor gibi yapıyoruz. Çevremizdeki hiç kimseden, çok şükür ‘eksik kalmadan!’’
75
Yazar Gülse Birsel, yazısının devamında Instagram paylaşımlarını 6 başlığa ayırıyor; Çalışmak üretmek ve bu üretimin alkışlanması, İyilik yapmak, Şükretmek, Sosyal hayvan olmak- eş dost ve Aidiyet duygusu.
76
Birsel, yazısını sonlandırırken Instagram’ı yalnızca bir fotoğraf albümü olarak görmediğini, ona göre bu sosyal medya mecrasının mutluluğu aradığımız bir platform olduğunu belirtiyor.
77
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.