Peki nereden geliyor bu akım?Meiji’den değil sadece. Bir çıkış noktası vardır elbette dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; 1980’lerde Omotesando sokağı, pazar günleri trafiğe kapatılırmış. Bahsettiğimiz bu sokakta çeşit çeşit giyim mağazaları var. Böylece pazar günleri gençler buraya akın edip sokak sanatçılarını izliyorlar.
Zamanla Omotesando sanatın, performansın ve yaratıcılığın merkezi haline geliyor ve ortaya eşsiz tarzlar çıkmaya başlıyor. Durduk yere mi çıkıyor? Hayır. Cadde üzerinde bulunan dünyaca ünlü moda markalarına baş kaldırı olarak çıkıyor aslında. 1980’lerden 10 yıl daha geriye gidelim. Aslında Japon moda evreni her zaman olağandışı bir çizgide seyretmiş. 1970’lerde Kenzo Takoda ve Issey Miyake gibi tasarımcılar sıra dışı kalıpları, karanlıkları, asimetriği birleştirip yarattığı dengeyi podyuma taşıyarak batıyı da zaten etkisi altına almaya başlıyor. Yani sonuç olarak giyim kuşamdaki batılılaşma bir dönemden sonra reddedilmeye başlıyor. Çünkü batı ne kadar örnek alınırsa kendi kültürleri o kadar ölmeye mahkum oluyor. Harajaku’lu gençlerde baş kaldırı burada başlıyor.
135
“Anlamsızlıktaki anlam” olarak adlandırdıkları modaları, içlerindeki farklı ruhu ve kendi kültür unsurularıyla birleştirdikleri ve bu izleri dışavurdukları bir sivil isyan. Alışılmışın dışında giyinen bu insanlar, dünyada var olan moda akımlarını eleştirmek, sıradanlıktan çıkıp özgünlüğe yüzlerini dönmek için, kendi moda akımlarını yaratıyorlar. Görenlere “Vay canına!” dedirtecek kadar da uçlarda olmayı seviyorlar.
Durum artık öyle bir hal almış ki, artık mağazalar ne satacaklarına karar vermiyor, gençler mağazaların ne satması gerektiğine karar veriyor. Dünyaca ünlü modacılar bu akımı ucuz, vasat, saçma görüyorlar. Yine de Harajaku akımı giyimde bir devrim olduğu kabul gördü. Ve gençler akımlarını dünyaya yaymaya şartlanmış bir biçimde, her geçen gün daha uç noktalara vararak kendilerini şartlandırmış görünüyorlar.
136
Ne Giyiyorlar? Nasıl Giyiyorlar?
Yazıya başlarken atttığım bir ara başlık, aslında nasıl giyindiklerini özetliyor 'Kat Kat Giyinip Lahana Olmakla Moda Akımı Arasında Bir Yerlerde’. Gençler batıdan esinlenilerek oluşturulan tarza, geleneksel parçaları ekleyip, özgür ve deneysel işler çıkarıyor. Şehrin moda caddesi olarak nitelendirilen Shibuya caddesi, birbiri ardına ünlü markaların mağazaları ile dolu. Kimin umrunda ki? Harajaku modası gençleri Haute Couture’den daha çok Street Couture’e yakın olduklarından ve bunu en ucuz en kitsch materyallleri tercih ettiklerinden, ne kadar ünlü marka olursa olsun umurlarında olmuyor.
137
Harajaku’da iki giyim kuralı var, iyi dinleyin. ‘Mix&Match’ ve ‘Layering’… Mix&Match değişik parçaların kombinlenmesi, layering ise kat kat kıyafetler, bol aksesuarlar, acayip makyajlar demek. Bunları yapıyorsanız sizde bizdesiniz dememeleri için hiçbir sebep yok. (Ama Türkiye’de yaparsınız garanti veremem.) Giysiler genellikle kat kat giyiliyor, mağazadan alındığı gibi kullanılmıyor, modifiye zorunluluk gibi bir şey. Üzerine sos olarakta bol aksesuar. Örnek isterseniz; punk kıyafetlerin viktorya dönemi kıyafetleriyle match edilip bunların okul kıyafeti üzerine giyilmesi gibi. Anlatması zor evet farkındayım. Bu kadar karmaşık bir yapı, alt kollara ayrılmaz mı, ayrılmış. Çünkü gençler tek bir tarza sahip değil. Mesela Gosu rori; viktorya dönemi porselen bebeklerine gönderme yapan bir tarz. Bol bol beyaz fondoten (evet gerçekten bembeyaz), romantik ötesi giysiler (Jane Austen romanlarındaki gibi) veya Yamanba. Beyaz farlar, beyaz rujlar, beyaz lensler… Bunlar sadece ikisi. Gothic lolita, punk cosplay, ganguro, decora, kawaii diye yazmaya başlarsak o liste öyle gider. O yüzden temelde kalın sevgili okuyucu. Ama son bir ipucu İslami Harujaku bile var. alın size yeni bir boyut. Hadi çıkın çıkabiliyorsanız işin içinden…
138
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.