Muhteşem Bir Moda Evreni
Size Meiji’den bahsetmezsem Meiji’ye ayıp olur. Çünkü Japonya’nın evrilmesinin yapıtaşlarından biri bu imparator. Ha şimdi diyeceksiniz ki ‘Modayla imparator ne alaka?’ Haklısınız tamam ama var bir alakası. 1868-1912 yılları arası İmparator Meiji dönemidir. Bu döneme Meiji Restorasyonu denir. Bir takım reform hareketleri olmuş bu dönem, yani anlayacağınız Meiji kafayı bozmuş. Ben sadece reformlarından birini örnek sunacağım canım okuyucu; ‘Giyim kuşamda batının örnek alınması.’ Bence şuan tam olarak derdimi anlatabildim. Doğunun merkezi olan bir ülkenin, kalkıp giyimde kuşamda batıyı örnek alması tabi ki bir karmaşa oluşturur. İlk dönemlerinde her ne kadar aksasa da, şuan size ‘Harujaku’ modası diye kıvarana kıvrana anlattığım akımı temelleri bu dönemlerde atılmış. Zaten var olan giyim tarzlarının üstüne çok daha farklı, çok daha yabancı bir tarzı benimsemeye çalışan insanlar, her ikisinden de biraz biraz alarak yeni bir şeyler üretmişler. Yaramış mı? Yaramış…
134
Peki nereden geliyor bu akım?Meiji’den değil sadece. Bir çıkış noktası vardır elbette dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; 1980’lerde Omotesando sokağı, pazar günleri trafiğe kapatılırmış. Bahsettiğimiz bu sokakta çeşit çeşit giyim mağazaları var. Böylece pazar günleri gençler buraya akın edip sokak sanatçılarını izliyorlar.
Zamanla Omotesando sanatın, performansın ve yaratıcılığın merkezi haline geliyor ve ortaya eşsiz tarzlar çıkmaya başlıyor. Durduk yere mi çıkıyor? Hayır. Cadde üzerinde bulunan dünyaca ünlü moda markalarına baş kaldırı olarak çıkıyor aslında. 1980’lerden 10 yıl daha geriye gidelim. Aslında Japon moda evreni her zaman olağandışı bir çizgide seyretmiş. 1970’lerde Kenzo Takoda ve Issey Miyake gibi tasarımcılar sıra dışı kalıpları, karanlıkları, asimetriği birleştirip yarattığı dengeyi podyuma taşıyarak batıyı da zaten etkisi altına almaya başlıyor. Yani sonuç olarak giyim kuşamdaki batılılaşma bir dönemden sonra reddedilmeye başlıyor. Çünkü batı ne kadar örnek alınırsa kendi kültürleri o kadar ölmeye mahkum oluyor. Harajaku’lu gençlerde baş kaldırı burada başlıyor.
135
“Anlamsızlıktaki anlam” olarak adlandırdıkları modaları, içlerindeki farklı ruhu ve kendi kültür unsurularıyla birleştirdikleri ve bu izleri dışavurdukları bir sivil isyan. Alışılmışın dışında giyinen bu insanlar, dünyada var olan moda akımlarını eleştirmek, sıradanlıktan çıkıp özgünlüğe yüzlerini dönmek için, kendi moda akımlarını yaratıyorlar. Görenlere “Vay canına!” dedirtecek kadar da uçlarda olmayı seviyorlar.
Durum artık öyle bir hal almış ki, artık mağazalar ne satacaklarına karar vermiyor, gençler mağazaların ne satması gerektiğine karar veriyor. Dünyaca ünlü modacılar bu akımı ucuz, vasat, saçma görüyorlar. Yine de Harajaku akımı giyimde bir devrim olduğu kabul gördü. Ve gençler akımlarını dünyaya yaymaya şartlanmış bir biçimde, her geçen gün daha uç noktalara vararak kendilerini şartlandırmış görünüyorlar.
136
Ne Giyiyorlar? Nasıl Giyiyorlar?
Yazıya başlarken atttığım bir ara başlık, aslında nasıl giyindiklerini özetliyor 'Kat Kat Giyinip Lahana Olmakla Moda Akımı Arasında Bir Yerlerde’. Gençler batıdan esinlenilerek oluşturulan tarza, geleneksel parçaları ekleyip, özgür ve deneysel işler çıkarıyor. Şehrin moda caddesi olarak nitelendirilen Shibuya caddesi, birbiri ardına ünlü markaların mağazaları ile dolu. Kimin umrunda ki? Harajaku modası gençleri Haute Couture’den daha çok Street Couture’e yakın olduklarından ve bunu en ucuz en kitsch materyallleri tercih ettiklerinden, ne kadar ünlü marka olursa olsun umurlarında olmuyor.
137
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.