Gerçekleri anlamak, gerçekleri konuşmak ve gerçekler üzerine bir yaşam kurmak dürüstçe yaşamak isteyen insanın en büyük arzusu. Gerçeğin ne olduğunu bilen kişi yaşamını kontrol edebilir, gerçekler üzerine bir yaşam kurabilir, gerçeğin ne olduğunu bilmeyen ise yaşam tarafından kontrol edilir.
Bireysel olarak hepimizin gerçeği diğerinden farklı. Birey olarak kendi gerçeğimiz bile dün, bugün ve yarın arasında değişebiliyor. Dün bizim için gerçek olan bir duygu bugün tamamen bitmiş, ya da başka bir duyguya dönüşmüş olabiliyor. Bir zamanlar deliler gibi sevdiğimiz birine bugün nefretle yaklaşabiliyoruz. Sevgimiz de gerçekti, nefretimiz de gerçek.
Ya da gençliğimizde sahip olduğumuz fikirler olgunluk dönemimizde tamamen değişmiş olabiliyor. Toplum için de benzer şeyler geçerli. Toplumsal yargılar, fikirler sürekli değişkenlik gösteriyor.
Yani aslında gerçek sürekli değişiyor, bu durumda gerçekler üzerine bir yaşam kurmak nasıl mümkün olabilir? Bireysel ve toplumsal gerçeklik sürekli kayan bir zeminde oturuyor, şu anda bizim için gerçek olan bir süre sonra gerçek olmayabiliyor. Neden?
Yaşam ikilik prensibi ya da düalite prensibine göre iki nokta arasında hareket eden enerjilerden oluşuyor. Fiziksel nesneler, duygular, düşünceler daima iki nokta arasında hareket eden, akan enerjilerdir. Bir hareketin oluşması için iki nokta arasında bir akım olmalı.
Fiziksel nesnelerin iki nokta arasındaki hareketi gibi, duygular ve düşünceler de iki nokta arasında hareket etmektedir. Yani her duygu kendi ile karşıtı arasında hareket eder. Sevgi kendisi ile karşıtı olan nefret arasında hareket eder, acı kendisi ile karşıtı olan zevk arasında hareket eder.
Duygular da karşılıklı sıkı bağlantıda olduğu düşünceleri ve fikirleri sürekli değiştirmektedir. Bu, görecelilik prensibini ortaya çıkarır; her yargı, yasa, ilke değişkendir, hiçbiri mutlak değildir; suje, zaman ve mekan unsurlarına bağlı olarak değişir.
Mesela güzellik ve çirkinlik değerleri, bir ucunda güzellik diğer ucunda çirkinlik değerleri olan bir skala oluşturur. Birey zaman ve mekana bağlı olarak bu skala üzerinde bir noktada kendi algısına göre bir güzellik yargısı oluşturur. Bu yargı bireyin o andaki güzellik ile ilgili gerçeğidir.
Aynı bireyin algısı farklı zaman ya da mekana bağlı olarak değiştiğinde güzellikle ilgili gerçeği de aynı skala üzerinde farklı bir noktada oluşacaktır. Yani 15 yaşındaki bir kişinin güzellik gerçeği ile 30 yaşında birininki aynı değildir. Ya da Afrika’daki güzellik gerçeği Türkiye deki güzellik gerçeğine uymayabilir.
“Olgu ile ilgili algı değişince konu ile ilgili gerçeklik de değişir. Çünkü gerçeklik olgunun algılanmasından başka bir şey değildir.” Büyük Üstad Akif Manaf, Özlü Sözler 2.Kitap
Bu açıdan baktığımızda yaşamda sabit bir yargı, yasa, ilke ya da açıklama olamaz. Yaşam sürekli değişen değerlerden oluşur. Duygular ve düşünceler sürekli değişim içindedir, sabit olamazlar. Çünkü bireyin algısı yaşadığı her deneyimde bir değişime uğrayacaktır, yaşam da deneyimler üzerine kuruludur.
Duygular ve düşünceler değişirken beden de sabit kalmamakta, o da sürekli değişime uğramaktadır. Bu durumda insana, yaşama ait olan her şey sürekli bir değişim içindedir. Yaşamın gerçekliği hepimiz için sürekli değişmektedir. Yani ne bireyler arasında ne de bireyin kendi içinde sabit bir gerçeklik yoktur.
Diğer yandan değişen bu gerçekler yine de gerçektirler ve bunlara geçici gerçekler denilir. Geçici gerçekler bu yaşamda bizim için varlar ve yaşamımızı devam ettirmemizi sağlıyorlar. Yani şu anda hissettiğim duygularımın, düşüncelerimin gerçekliğine inanmazsam hareket edemem. Geçici de olsa bu gerçekler benim yaşamımı devam ettirmemi sağlıyorlar. Bu açıdan önemliler, ama bundan fazlası değiller.
Geçici gerçeklerin peşinde koşarak kimse kalıcı olamaz. Toplumun geçici gerçekleri uğruna hayatlarını harcayanlar var. Aslında bu geçici yaşamda insan hep kalıcılığı arıyor ama bu hayatta kalıcı olan bir şey yok. Beden geçici, duygular düşünceler geçici, değerler-yargılar geçici, istekler-arzular geçici. Kalıcılığı arayan insanoğlu için bu dünyada bir şey yok.
İnsanoğlu kalıcılığı ararken ve bulamazken geçici gerçekleri kalıcı yapmaya çabalıyor. Beden geçici ama onu sonsuza kadar yaşatmaya çalışıyor, ya da çocuk- torun sahibi oluyor bir anlamda kendi devamlılığını sağlamak için. Toplumsal değerler geçici, ama eski değerlere sıkı sıkıya sarılarak onları kalıcı yapmaya çalışıyor.
İnsanoğlu geçicilik okyanusunda sonsuz olmaya çalışıyor. Ama bu imkansız, çünkü evren bile geçici, bir gün eriyecek. İnsanın mutsuzluğunun en temel nedenlerinden birisi işte bu geçicilik okyanusunda kalıcı olma çabasıdır. Bu uğurda verdiği mücadele insanı yorgun, bezgin, hayal kırıklığına uğramış hale getiriyor.
Aslında sonsuzluğu istemek doğrudur, çünkü insanın kalıcılığı arama isteği ruhtan gelen bir istektir. İnsan bedeni içinde var olan bireysel ruh kalıcıdır, her şey değişse de ruh aynıdır, değişmez bir doğaya sahiptir.
Bu mutlak bir gerçektir, insanın aslında unuttuğu ve şimdi de aradığı gerçek budur; kendi ebedi, bilgili, haz ve saadet dolu öz doğası. Ama insan kendi mutlak gerçeğini unutmuştur ve geçici gerçeklere hiç değişmeyecekmiş gibi bağlanıyor. Birey kendi mutlak gerçeğini bu dünyada, her şeyin geçici olduğu bu dünyada arıyor ve bulamıyor.
Mutlak gerçeği bulmadan kimse tatmin olamaz. Kişi önce geçici gerçeklikten kendi mutlak gerçeğine yönelmeli, onu bulmalı. Kendi ebedi doğasını bulan insan geçici gerçeklerle uğraşmayı bırakır ve mutlak gerçeğe ulaşmanın tatmini ve huzuru içerisinde yaşamını devam ettirir.
Bu gerçeği keşfeden hayatını yeniden kazanır. Mutlak gerçeği idrak eden geçici gerçekliklere de hak ettikleri yeri verecektir. Onları inkar etmeyecek ama onlara bağlanmayacaktır da. İnsanoğlu bu dünyada aradığı kalıcılığa ancak o zaman kavuşacaktır.
“İnsanlar gerçeğin içlerinde olduğunu anlamadıkları için onu dışarıda arıyorlar. İnsan denizde yüzerken su için ağlayan balığa veya göklerde uçarken hava için ağlayan kuşa benzemektedir.” Büyük Üstad Akif Manaf, Özlü Sözler 1.Kitap
Şems Uzuneser
Yoga Academy Eğitmeni
www.yogaacademy.com.tr
https://www.facebook.com/pages/Yoga-Academy/155455811146419
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."