Varoluş bir düzen içinde hareket eden bir sistemdir. Bizim bakış açımızdan çok karmaşık, paradokslarla dolu görünebilir ama hiçbir şey varoluşta başıboş, serseri bir şekilde dolaşmaz.
Evrenin içinde her şey belirli bir düzen içinde hareket eder. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler belirli bir düzen ve sistem içerisindedir, bu kozmostur. Bu düzende küçük bir kayma kaosa neden olur. Ancak varoluşta kaos yoktur. Her zaman bir düzen mevcuttur.
Evrendeki bu düzenin üzerinde oturduğu bir sistem vardır. Bu sistem belirli yasalar dahilinde varlığını sürdürür. Bunun yansımasını toplumlarda da görebiliriz. Toplumlar düzeni sağlamak için her zaman belirli yasalar koyar. Bu yasalar yazılı veya örf- adet şeklinde olabilir.
Çünkü kaos varoluşa aykırı bir durumdur. Bu yüzden canlılarda her zaman bir kozmosa doğru hareket vardır. Fiziğin entropi kanununa göre her düzen düzensizliğe doğru yol alır. Nesne dünyasında bu böyledir, her nesne kendi içindeki moleküler düzenin düzensizliğe doğru yol alması nedeniyle bozulmaya doğru gider. Fakat canlı dünyasında mutlaka bir kozmos arayışı vardır.
Çünkü canlılar mutlaka bir düzen içinde olmak ister. Bu, canlının varoluşunun bir özelliğidir.
Bu yüzden evrensel düzenin devam etmesi için belirli yasalar vardır. Bu yasalardan biri de benzer benzeri çeker yasasıdır. Her canlı kendisine benzeyeni kendine doğru çeker. Peki, bu nasıl oluyor?
Karmamız sayesinde. Evrensel yasaların başında gelen karma yasası diğer bir deyişle neden-sonuç yasasına göre her canlı ektiğini biçmek zorundadır. Yani bugün şiddet ektiysen yarın acı biçmek zorundasın; şiddet eken huzur biçemez. Şiddet uygulayan birisi şiddetle dolar, yaşamda sadece şiddet görür ve her türlü şiddeti kendisine doğru çeker.
Eğer şiddet ekiyorsan sana o şiddeti biçtirecek kişiler ve çevre yaşamına doğru çekilir. Şiddetle doluysan şiddet dolu insanlar sana doğru çekilir. Bazen bazı kişiler için babası yumuşacık ama oğlu çok zalim derler. Oysa biraz incelendiğinde babanın da şiddet dolu olduğu ama bunu ya kendi isteğiyle ya da ortamdan dolayı bastırdığı, yüzeye çıkaramadığı anlaşılır.
Sadece şiddet konusu için değil, her konu için benzer benzeri çeker yasası devrededir. Eğer kişi sevgi doluysa, sevgi ekiyorsa, o sevgiyi biçmesi için sevgi dolu insanlar, sevgi dolu çevre ona doğru çekilir.
Siz de hayatınıza huzur, sevgi, mutluluk çekmek istiyorsanız, böyle insanların sizin hayatınıza girmesini istiyorsanız öncelikle siz öyle bir insan olun. Siz mutluysanız, gerçekten mutluysanız o tip insanlar size doğru çekilecektir.
Depresyondaki bir kişi çevresine depresif insanları çeker, sonra da “herkes benim gibi, demek ki ben normalim, hasta değilim” der. Bu aynen akıl hastanesindeki bir kişinin tüm dünya deli, kalan akıllılar buraya toplanmışız demesi gibi bir şeydir.
Arkadaşlarınıza, dostlarınıza, ailenize bir bakın. Size benzemiyorlar mı? Bazı insanlar ilişkiden ilişkiye, evlilikten evliliğe geçip duruyorlar. Ama hepsinde de aynı hüsran, aynı hayal kırıklığı. Her defasında yeniden başlamak, yeni bir ilişki, yeni bir yaşam kurmak isteği var. Ama sonuç benzer. Neden?
Çünkü kişi kendine benzeyen insanları kendine çekiyor. Kendisi değişmiyor, o zaman hayatına giren kişilerde değişmeyecek. Hep aynı tarz insanlarla aynı tarz ilişkileri yaşayacak. İlişkilerinizin, işinizin, arkadaşlıklarınızın değişmesini istiyorsanız önce siz değişin.
Günümüzde en çok istenen şey zengin olmaktır. Bu maddi zenginlik ya da manevi zenginlik olabilir ama herkes zengin olmak istiyor. Eğer kişi gerçekten nasıl zengin olunması gerektiğini biliyorsa bu çok da ulaşılmaz bir istek değil aslında.
Benzer benzer çeker yasasına göre siz zenginlikle dolu olursanız zenginlik size doğru çekilmeye başlar. Siz zenginlikle nasıl dolu olacaksınız? İçinizde bolluk olacak, o bolluk dışarı doğru taşacak, vereceksiniz. Hiç düşünmeden, hesap yapmadan sadece vereceksiniz, tutamayacaksınız. O zaman evren de siz everecek. Siz dışarı vermeye başlayınca evren de size vermeye başlayacak.
Büyük Üstad Akif Manaf “Zenginlik Nedir ve Nasıl Zengin Olunur?” kitabında bu konuyu şöyle açıklıyor;
“Vermek açmak demek, genişlemek demek, açık tutmak demek; enerji akacak ve ikinci el de açılınca ona gelecek. Bir elden verilecek ve öteki ele gelecek. Buradan verilecek bu taraftan gelecek. Çünkü evren böyle çalışıyor. Dönüşüm var. Enerji dönüşür.
Enerji statik değil. Enerji hareket eder. Eğer bir elinizi açarsanız öteki elinize geri dönmeye başlar. Buradan verirseniz buraya gelecek ve eğer doğru şeyler için verirseniz, eğer spiritüel tekamül için, insanlığın gelişmesi için verirseniz geri dönecek.”
Orijinal Yoga Sistemi bir simya sanatıdır. Demiri altına çevirir. Sizde bu eşsiz sistemle çalışmaya biran önce başlayın ve kendi kişiliğinizi, bedeninizi dönüştürün, pozitifleştirin. Hayatınıza da pozitif insanlar girsin.
Sadece okuyarak, düşünerek, tartışarak alışkanlıkları, istekleri, dürtüleri değiştirmeye çalışan insanlar var. Ama bu iş öyle olmuyor. Uygulama yapmalısınız. Bedensel, zihinsel bir uygulama. Orijinal Yoga Sistemi hem bedensel hem de zihinsel düzeylerde yapılan bir çalışmadır. Beden, zihin ve duygular birbiri ile iç içe geçmiş alanlardır.
Orijinal Yoga Sistemi her üç alanı da etkileyen, pozitifleştiren, dönüştüren bir sistemdir. Kişiliğinizi altına çevirdiğinizde, çevreniz altın gibi değerli insanlarla dolar ve hayatınız da altın gibi değerli olur.
Şems Uzuneser
Yoga Academy Eğitmeni
https://www.facebook.com/pages/Yoga-Academy/155455811146419
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."