Daha önce yapılan araştırmaların sonucuna göre bedenimiz glukozu enerji kaynağı olarak kullanma eğiliminde. Fazlası ise kaslarda ya da karaciğerde glikojen olarak stoklanmakta. Ancak aynı durum fruktoz için geçerli değil. Çünkü fruktoz sadece karaciğerde değerlendirilebiliyor. Karaciğerin kapatisesini aşan miktarlar ise yağa dönüştürülüyor. Bu da karaciğerin yağlanmasına sebep oluyor. Daha da kötüsü, biriken yağlar dolaşım sistemine karışıyor. Bunun sonucunda da kalp krizi ve felç riski artıyor.
6 4
Şekerin ve fruktoz şurubunun işlenmesi ve üretilmesinin ucuz olmadığı zamanlarda insanlar fruktozu az miktarda ve sadece meyvelerden alabiliyordu. Bal bile arıların koruması altındaydı. Günümüzde ise kişi başına her yıl ortalama 59 kg şeker tüketiyoruz. Karaciğerimiz bu hıza adapte olabilecek seviyede değil. Araştırmacılara göre, bu durum, şekerin karaciğer üzerinde bir tsunami etkisi yaratması ile sonuçlanıyor.
6 5
Ayrıca araştırmanın sonucuna göre, diğer kalori kaynaklarından farklı olarak, fruktoz, açlık hormonu olan ghrelini bastırmıyor. Yani, insan ne kadar tüketse de asla doymuş hissetmiyor. Bunun sonucunda da yemeye devam ediyor. Diğer yandan fruktozun beyindeki ödüllendirme merkezi üzerinde de olumsuz etkileri bulunuyor. En bilinen sonucu, daha çok yemek tükütmek!
6 6