Kültürel değerlerimizin nesiller arası aktarımının en güzel örnekleri olan bayramlarımız, -her ne kadar günümüzde tatile çıkma fırsatı olarak görülüyorsa da- ailelerin bir araya geldiği ya da en azından iletişim araçlarıyla seslerin duyulduğu, suretlerin görüldüğü değerli zamanlar olma özelliklerini koruyorlar.
Ramazan bayramını çocuklar “şeker bayramı” olarak bilirler. Çaldıkları kapılardan cepleri, torbaları şekerleme ve çikolatalarla dolu olarak ayrılırlar. Misafirlere ilk ikram şekerle yapılır. Biraz sohbet edildikten sonra tatlı faslına geçilir. Çaylar, kahveler bol şekerli içilir, sıcak havalarda gazlı içecekler ve limonatalar tatlılara eşlik eder. “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” sözü dargınlıkların giderilmesi, uzlaşmanın sağlanabilmesiiçin söylenen, sohbete tatlı eşliğinde devam edileceğini gösteren ilginç bir iletidir.
Tükettiğimiz gıdaların psikolojimize etkisini anlatır bir bakıma. Tatlı yiyorsak kırıcı konuşmamalıyız, alttan almalıyız, empati kurmalıyız gibi alt anlamlar barındırır.
Çocuklarımıza aktardığımız her toplumsal ritüel yararlıdır diyemeyiz. Öyle gördük diye sorgulamadan aktardığımız alışkanlıklar bazen ruh ve beden sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.
Tükettiğimiz tüm yiyecek ve içecekler kararında alındığında yarar, aşırıya kaçıldığında zarar verme potansiyeline sahiptir. Bizim toplumumuzda özellikle şeker tüketimi diğer toplumlara göre aşırı hatta tehlikeli bir boyuttadır.
Aşırıya kaçmamaya dikkat edin
İşlenmiş şeker içeren yiyecek ve içecekler bağırsaktaki ve vücudun diğer bölgelerindeki patojenleri besleyerek karbonhidratların ve proteinlerin faaliyetlerini kısıtlar. Yani bedenimize giren aşırı şeker başta bağırsak fonksiyonları olmak üzere tüm metabolizmamızın dengesini bozan bir etkiye sahiptir. Basit şeker kaynağı olan meyveler bu özelliği barındırmadıkları için aşırıya kaçmamak kaydıyla rahatlıkla tüketilebilirler.
Aşırı şeker tüketimi metabolizma dengesini bozuyor
Bayramlarda aşırı şeker tüketimi, hem metabolizmamızın dengesini bozan, hem de bu konuda sınıfta kalmış toplumumuzda ağız diş sağlığını tehdit eden bir durumdur. İsmi şeker olan bayramda onu ikram etmemek ve edileni geri çevirmek olmaz ama ziyaretlerin tek hane ile sınırlı olmadığını bilmek ve ısrarcı olmamak da pekâlâ mümkün.
Seraların olmadığı, meyvenin sadece mevsiminde yenildiği zamanları geçeli çok oldu. Her mevsimde her bütçeye uygun meyve tüketmek artık mümkün. O halde gelin radikal bir kararla bu bayramın adını “meyve bayramı” olarak değiştirelim. Kapımızı çalan çocuklara dilimlenmiş meyveler ikram edelim, konuklarımıza meyve tabakları sunalım. Hem sağlığımızı koruyacak vitaminleri hem de ihtiyacımız olan zararsız şekeri barındıran meyveler bayramımızın vazgeçilmezi olsun. Bu sıcak havalarda kim buz gibi bir karpuza hayır diyebilir ki?