Sürekli kendinizin ya da yakınlarımızın başına kötü bir şeyler gelebileceğini düşünüyorsanız, her kapı-telefon çaldığında panik oluyorsanız ‘'Evham’' yapıyorsunuz demektir. VM Medical Park Pendik Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Bakım, evhamın günlük yaşamı olumsuz etkilediğini zamanla bunun bir hastalık haline geldiğini belirterek, “Evhamlı insanlar psikolojik sorunların yanında, kas ağrısı, baş ağrısı ve huzursuz bağırsak sendromu yaşarlar” dedi.
Evham, basit durumlar karşısında bile yaşanan abartılı panik ve endişe halleridir. Bu duygu kişiyi hem özel, hem de sosyal yaşantısında zor durumda bırakabilir. Çoğumuzun yakın çevresinde evhamlı kişiler vardır, belki biz de öyleyizdir. Sürekli olarak kendimizin ya da yakınlarımızın başına kötü bir şeyler gelebileceğini düşünür, bunun için yakınlarımızın sağlığından endişe edip, sık sık telefon ederiz.
“Acaba çocuğumuz okula gidebildi mi, bir kaza geçirmiş olabilir mi, işte neler yaşayacağım, işleri bitirebilecek miyim, patronum kızacak mı, telefon geldi, eyvah kötü bir haber alabilirim, sokağa çıkınca kötü bir şey yaşayabilir miyim,” şeklinde gerçekte olma olasılığı olan ama bizim bu riski kafamızda çok abarttığımız bir durumdur evhamlılık. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Bakım, “Bu durum eğer bizim ruhsal sağlığımızı bozup, günlük işlerimizi etkilemeye başlıyorsa, yakınlarımızla ilişkimizi bozup, iş verimimizi düşürüyorsa artık hastalık halini almış demektir” diyerek konuyla ilgili uyarılarda bulundu.
CİDDİYE ALIN BU ÖNEMLİ BİR SORUN!
‘Evham hastalığı’ olarak bilinen genelleşmiş anksiyete bozukluğunda, en azından 6 aydır ve haftanın çoğu günü var olan, kişinin kontrol etmekte zorluk yaşadığı aşırı evham-endişe hali yaşanır. Evham ve endişeler birden çok olayla ilgilidir (okul, iş, maddi durum, kendi ve yakınlarının sağlığı gibi). Evhama ek olarak sıkıntı-huzursuzluk hissi, çabuk yorulma, dikkatini verememe, sinirlilik, kaslarda gerginlik hissi, ağrı ve uyku bozuklukları eşlik edebilir. Sıklıkla huzursuz bağırsak sendromu ve baş ağrısı gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
KADINLAR, ERKEKLERE GÖRE DAHA EVHAMLI
Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür. Hastalar, “Ben bildiğim bileli böyleyim” şeklinde ifade etmekteyse de ortalama başlangıç 30’lu yaşlardadır. Orta yaş dönemi en sık görülen yaş grubudur, sonrası giderek azalmaktadır. Çocukluklarından itibaren davranışsal olarak çok fazla müdahale edilen, aşırı korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerce büyütülen, olaylara ve çevreye olumsuz bakan, olumsuz değerlendirmeler ve tepkiler gösteren kişilerde, sürekli zarar görme şeklinde beklentilerin olduğu kişilik yapılarında daha fazla görülmektedir. Hastalıkta genetik geçiş de söz konusudur.
HER TELEFON ÇALIŞINDA YÜREĞİNİZ HOPLUYORSA…
Çocukluk çağlarından itibaren başladığı takdirde kişide özgüven kaybı ortaya çıkabilir. Bireyler fazla endişelendikleri için konsantrasyonları olumsuz etkilenebilir. İşte ya da evde bir şeyleri hızlı ve etkin bir şekilde yapabilme kapasiteleri bozulabilir. Bireyler yakınlarının sağlıkları konusunda da aşırı evhamlı olduklarından sık sık telefonla arar, onların da hayatlarını kısıtlamaya çalışabilirler. Kapı ya da telefon çalışında kötü haber alacakları kaygıları yaşarlar, bu görevleri başkalarına bırakabilirler. Trafik kazası geçirebilecekleri gibi sebeplerle evden dışarıya çıkamayıp, eve bağımlı hale gelebilirler. Yaşanan evhamlar kişide diğer kaygı bozuklukları (panik bozukluk ve fobiler gibi) ya da depresyona yol açabilmektedir.
Tedavide antidepresan türevi ilaçlarla 1-2 yıl süreyle düzenli tedavinin yanında kişinin stresle baş etmede kullandığı uygunsuz savunma mekanizmalarının değiştirilmesi ve kişide kaygı, evham oluşturan düşünce şemalarının değiştirilmesine yönelik terapilerin uygulanması gereklidir.
‘HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR’ DEYİN
Evhamdan uzak durmak için aşağıdaki önerilere kulak verin! Eskisinden farklı olarak yaşadığınız her yeni durum illa ‘tehlikeli ya da zor olacak’ şeklinde düşünülmemeliyiz. ‘Şöyle bir olayla karşılaşırsam çok fena olurum, o durumla baş edemem, dağılırım’ şeklinde beynimizi programlamamalıyız. Hayatta hiçbir şey tamamen siyah ya da tamamen beyaz değildir. Hiçbir şey tamamen sıkıntısız değildir. Her şey için biraz emek gerekir.
Hissettiklerimiz her zaman doğru değildir. Mantığımızı kullanmalıyız, sadece duygularımızın söylediğine inanmak, bizi gerçekçi olmayan korkulara sürükler.
Düşündüğümüz felaket senaryolarının gerçekleşme olasılığı gerçekte çok düşüktür. Ancak biz olumsuz örnekleri kafamızda büyüterek, gerçekleşme olasılığını kendimizce fazla gibi algılarız. Kendimizin ve çevremizin olumsuz özelliklerine odaklanmak yerine, kendimizi ‘zorlukla baş edebilir’ şekilde güçlü algılamalı, olayları da ‘üstünden gelinebilir’ olarak daha düşük zorlukta algılamalıyız.
‘Ben artık bir ebeveynim ya da iş sahibiyim ya da şunların sorumluluğu benim üzerimde, ben diğerlerine, çocuklarıma örnek olmak durumundayım. Onların da sağlıklı bireyler olabilmesi için yelkenleri suya indirmeyeceğim, ayakta duracağım’ şeklinde kendimize telkin vermeliyiz. Kendimizin ve başkalarının özelliklerini mükemmel olmasını beklememeli, her şeyi olabildiği ölçüde benimsemeli ve sevmeliyiz. Bazı olumsuz şeyler sonrasında olumlu olaylar gelebilir, başkalarını ya da kendimizi gereksiz yere yıpratmamalıyız. Eskilerin dediği gibi bazı olumsuz durumlarda‘her işte bir hayır vardır’ yaklaşımı isabetli bir yaklaşımdır.