Değişken havalarda önemli kararlar almaktan kaçının!

Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Engin Türkmen, baharın evlilik, boşanma, ayrılık ve iş değişikliği gibi önemli kararlar için uygun bir mevsim olmadığını söylüyor.

Bir gün güneşli ve dingin, ertesi gün yağmurlu ve rüzgarlı havaları yaşadığımız bahar dönemi sadece vücudumuzu değil, psikolojimizi de etkiliyor. Kış aylarından bahar aylarına geçişlerde vücudumuz atmosferde yaşanan basınç ve iyon değişikliklerine uyum sağlamakta zorlanıyor. Yrd. Doç. Dr. Engin Türkmen, ani sıcaklık değişikliklerinin vücudumuz üzerinde metabolik ve psikolojik etkilerinin olduğunu vurguluyor. Bahar günlerinde bir günde üç mevsimi birlikte yaşayabiliyoruz. Sabah erken saatlerde 5 derecelerde olan hava, öğleden sonra 15 derecelere çıkabiliyor. Ani sıcaklık ve atmosferdeki basınç değişiklikleri beyin dalgalarımızı negatif etkileyerek ruh halimizde gelgitlere neden oluyor. Özellikle geçmişinde depresyon ve bipolar bozukluğu olanlar bahar havalarındaki değişikliklerden daha fazla etkileniyor.
5 1
Yağmurlu havalarda dışarıda negatif iyonlar çok fazla olduğu için depresif ve durgun bir hale bürünüyoruz. Güneşli havalarda ise havadaki pozitif iyonlar insanlara neşe ve heyecan veriyor. Ruh halindeki bu hızlı değişiklikler doğru karar vermeyi engelleyeceği için havaların dengesiz seyrettiği Mart ayında ve Nisan ayının ilk günlerinde evlilik, ayrılık ve iş değişikliği gibi önemli kararları vermemek gerekiyor. Bu kararları özellikle kıştan bahara geçiş döneminde almamak gelecekte pişman olmamak adına büyük önem taşıyor. Havalar dinginleştiğinde, yani yazın yaklaştığı ve termometrenin hep 24-25 derecelerde, sakin olduğu havalarda bu kararları almakta bir sakınca yok. Vücudumuzun normal ısısı 37.5 derecedir. Vücudumuzun içindeki biyokimyasal reaksiyonlar metabolizma hızı, bütün enzimatik reaksiyonlar bu optimal ısıda gerçekleşir. Beynimizin ortasında ‘hipotalamus’ denilen merkezde, vücut ısısını ayarlayan termoregülatör vardır. Bir nevi termostat gibi düşünebiliriz. Dışarıdaki ısı ne olursa olsun, vücut ısısını ayarlayan merkez, dışarıdaki ısıyı bir termostat gibi algılayarak vücut ısınızı artırıp ve azaltarak optimal düzey olan 37.5 derecede tutmaya çalışır.
5 2
Termoregülatör merkezi, beynimizi akciğerlerimizi ve böbreklerimizi kullanarak bu ısı dengesini sağlıyor. Dışarıdaki ısı çok fazlaysa bu merkez öncelikle böbreklere, deriye sonra akciğerlere uyarılar gönderir. Deri, dışarıdaki ısı çok sıcak ise ateş yükselmesin diye terler. Terleyerek vücut ısısını dengede tutar. Böbrekler fazla idrar yapmayarak vücutta su tutar; akciğerler de bu suyu solunumla buhar yapıp dışarıya atar. Bu şekilde vücut ısısı dengede kalır. Soğuk havalarda ise vücut ısısını dengelemek için termoregülatör merkezi enerjiye ihtiyaç duyar. Gıdalardan aldığı enerjiyle ısıyı korumaya çalışır. Ancak dış ısı bu şekilde hızlı değişkenlik gösterip 7 - 10 derecelik ani sıcaklık düşüşleri ve yükselişleri yaşandığında, beynimizdeki termoregülatör merkezi zorlanır. Vücudumuzun adaptasyon mekanizmasında bozukluk meydana gelir. Bu bozukluk sonucunda da bağışıklık sisteminde çatlamalar oluşur. Bağışıklık sistemi zayıfladığında ise çok çabuk nezle, grip ve sinüzit olabiliyoruz.
5 3
Özellikle bu havalarda düzenli kahvaltı şart. Kahvaltı kültürü edinmek çok önemli. Son dönemde iş dünyasında kahve içip işe gitmek gelenek haline geldi. Bu kişiler kahvenin enerji verdiğini düşünüyorlar. Halbuki kahve, kafein içerdiği için dikkati artırsa bile vücuda enerji vermez. Aksine sabahları sadece bir kahve içip işe başlayanlarda kalp çarpıntısı, gastrit ve mide krampları görülebilir. İş yerinde de stres varsa, gergin ve mide kramplı bir gün kaçınılmaz olur. Bağışıklık sistemimizin doğru çalışabilmesi için bol sebze ve meyve, sodyum, potasyumun yanı sıra B12, H vitamini, çinko ve magnezyum almak gerekiyor. Bağışık sistemimizdeki çatlaklardan virüslerin girmemesi için özellikle kırmızı renkli meyve sebzeleri tüketmemiz lazım. Çünkü onların içinde selenyum ve likopen gibi bağışıklık sistemimizi güçlendiren maddeler bulunur. Domateste bulunan selenyum ve likopen bir anti kanserojen ve bağışıklık sistemini koruyan maddelerdir. Kanserleşmeye yakın hücreleri yakalar ve öldürür. Turp, karpuz, kırmızıbiber de bağışıklık sistemi ve kalp için önemli sebzelerdir. Bağışıklık sistemi için biraz da manganez, bakır, çinko gibi maddelere ihtiyacımız var. Bunları da fındık, fıstık ve ceviz gibi kuruyemişleri yiyerek alabiliriz.
5 4