Pink'i seviyorum çünkü MTV kurallarına karşı koyuyor, Hollywood yapaylığından uzak duruyor, patronların müdahalelerine orta parmağını kaldırıyor, kısacası asi tavırlar sergiliyor. Tabii ki bu asiliğin altında bir reklamcı mantığı var, bunu görmezden gelip Pink'i kutsal bir idealist konumuna yükseltirsek biraz salaklık yapmış oluruz. "Beni satın al" diyen biri kadar "Beni satın alma" diyen biri de reklamcılığın kurallarını uygulamış olur. Pink biraz yapıyor. Ama varsı yapsın. En azından büyük bir teenager kesimine "güzel görünmek zorunda değilsiniz", "başkalarının sizin yerinize karar vermesine ihtiyaç duymayın", "özgür olun" diyor. Bunu popüler müziğin kuralları çerçevesinde yapması bir tutarsızlık olabilir ama öbür türlü verdiği bu mesajlar, sinema salonlarında gösterilmeyen Fight Club gibi etkinliğini yitirdi. "Try This" onun üçüncü albümü ve "her zamankinden daha Pink" bir Pink karşımızda. 4 Non Blondes'ın mucidi Linda Perry yine albümünde hayati görev üstleniyor ama bu defa Pink'i besleyen esas isim Amerikan punk grubu Rancid'den Tim Armstrong. Pink'e eşlik eden diğer müzisyenler ise yine Rancid'den Matt Freeman ve Lars Frederiksen. Davulda ise Blink 182'den Travis var. Anlayacağınız üzere bu bir pop star'ın yaptığı bir rock albümü. Pink bu albümle cesur bir adım atıyor ve ilk iki albümünde kazandığı R&B fanlarını iki şarkıyla (bkz: 'Catch me while I'm sleeping' and 'Love Song') hatırlıyor, pop fanlarını ise birkaç şarkıyla (bkz: 'God Is A DJ', 'Catch me while I'm sleepin') avutmayı tercih ediyor. Esas gayesi ise tüm fan'larını sevdiği müzik altında buluşturmak. Bu müzik de biraz '80'ler kokuyor. Dot Music de bu tespitten çıkışla "Try This"i 80'lerin meşhur aktrisi Molly Ringwald'un çarçabuk unutulan filmlerine benzetmiş. Fakat biri onlara hatırlatmalı, "Breakfast Club" da bir Molly Ringwald filmiydi, halen daha izleniyor, gelecekte de izlenecek.
Blue Jean