16’sındayken, kalp krizi sonucu babasını yitiriyor. Yıllar içinde geliştirdiği idrak yönetimi sayesinde bu süreçte sancılarını hafifletebildiğini anlatıyor: “Ölüm konusunu hep çok düşünürdüm. Alışıktım bir nevi bu fikre. Alışmaktan da öte, bir mana yüklemiştim. Bizi korkutan gizemdir ya, bana göre ölüm anlam taşıyordu, bir sorun değildi. O yüzden kolay atlattım diyebilirim. Çok inandığım bir felsefem var; doğanın bize sunduğu her şey etkisiz elemandır, biz onu etkili hale getiririz.”
15 6
“Kahramanının” kaybının ardından, her başarıyı bizzat yakalaması gerektiği kanısına kapılıyor ve ailesinden minimum yardım alma niyetini İstanbul Üniversitesi’ni kazanarak gerçeğe dönüştürüyor. Ama esas maksadı farklı; hedef tahtasının tepesine eğitimden ziyade oyunculuğu oturtuyor. Evini kiralıyor, hemen arkasından yolu menajeri ile kesişiyor ve anında sözleşme imzalanıyor. Jet hızıyla verdiği bu kararı, insan tahlili becerisi ile ilişkilendiriyor:
15 7
“Aslında altıncı his demek daha uygun. Bugüne dek hiç beynimle bir yargıya varmadım. Çünkü eminim, kalbim beynimden kat kat zeki. O nedenle içimden geçeni dinlerim hep.” 4 yaşından beri şarkı söylemesine karşın dizi sektörüne yönelmesini ise şöyle yorumluyor: “Ailem bana hep ‘Çöpçü olmak istiyorsan çöpçü, mühendis olmak istiyorsan mühendis ol. Biz seni her koşulda seveceğiz’ dedi.
15 8
Bu özgüvenle yetişince seçenekler A’dan Z’ye önüne seriliyor, biliyorsun ki hangi unvanla anılırsan anıl kabul göreceksin. Şarkı söylemek, yazmak, oyunculuk, dans etmek ve resim yapmak, benim nezdimde aynı icraatlar; hepsinde bir ruha bürünüyorsun. Ve kesinlikle altıncı hisle yapıldıkları kanaatindeyim. Benim beğendiğim müzik tarzının bu coğrafyada alkışlanması çok zor. O yüzden onu geri plana çektim. Yine de nihai hedefim, müzikal oyuncusu olmak.”
15 9