O halde oyunculuğu seçmeseydiniz ne yapıyor olurdunuz?
Kendimdeki malzemelerle yemek yapmak isterdim. Dün bir pilav yaptım. Uzun yıllardır böyle lezzetli bir şey yemedim. İranlı bir dostum pirinç getirmişti ve hakiki safran. İçine minik ekşi İran üzümü... Domates, patlıcan, biber püresiyle beraber... Sos eser miktarda. Sade yağda. Yanında bir ada dilbalığı filetoya, fesleğen, sarımsak ve beyaz şarap, bir tatlı kaşığı krema soslu.
Canım çekti...
Mutfakta kıyamet koptu. Lezzetçi birkaç arkadaşım vardı. Biri dizinin üstüne çöktü, “Bu ne be abi” diye önümde eğildi. Gönlüm 5.000 alkıştan daha çok okşandı.
Yıllardır içinde bulunduğunuz oyunculuk sektörüne dair sizi en çok şaşırtan nedir?
Kimi tipler var. Tam adlarını da bilmiyorum. Bazen ekranda karşıma çıkıyorlar. Ne oynadıklarını anlayamıyorum. Kazandıklarını, hayatlarını duyunca şaşırıyorum. Sonuçta kimi yaratıklarla aynı işi yapıyor olmak tuhaf değil mi?
Şu an ekranın, dizilerin, oyunculukların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kimi her şeyin çok iyiye gittiğini savunuyor, kimi vasatlıktan şikâyet ediyor...
Olaylardan tamamen uzak biriyim. Bu yıllardır böyledir. Dikkatimi çeken oyuncu varsa izliyorum. İyi bir iş varsa peşine düşüyorum. Ben daha çok müzik dinlerim, yazarım, okurum, Film izlerim... Yemek, resim yaparım. Mesleğimden uzak bir hayatım var. Bir sete gittiğimde, sahneye çıktığımda işimi yaparım, sonra hayatıma dönerim. İş benim için zorunluluktur. İşimi yaparım ama haz duymam. Hayat öyle değil.