İnsanlar size babacan, tonton rollerin aksine daha sert mizaçlı karakterleri yakıştırıyor. Neden sizce?
“Şu adam beni bir dövse de problemim bitse” diyorlar herhalde. Öyle bir çekiciliğim olmalı. Ertem Abi’yi anayım o zaman. ‘Arabesk’ filminde ben de senaryo çalışmalarına katılıyordum. Bir gün bana “‘Gazinocular Kralı’nı sen oynayacaksın” dedi. Çok şaşırdım. O zamanlar gözlüklü, tipiyle hiçbir karaktere kopya vermeyen biriyim. Jön desen değil, komik desen hiç değil, sertliğin esamesi bile okunmuyor. Merak edip sordum bir gece: “Abi, bu role niye beni düşündünüz?” “Al Capone da senin gibi bebek yüzlü ama 2.000 cinayeti var. Eve git, aynaya bak, ona çok benziyorsun” dedi. O gece rolü çıkardım. O bir parodiydi ama sanırım bir artist, insanın bütün hallerine dair bilgiye sahip olmalı. Kötülükle iyilik hissi hepimizde vardır. İyilikte içimiz gözükür. Kötü karakteri iyi becermekse kötülükten korkmak olsa gerek.
Sahneyi özlüyor musunuz?
Son gösterilerde daha önce pek farkında olmadığım bir hisle dolaştım. Güldürmek sanki doğal geliyordu eskiden ama sonra anladım ki kahkaha atmalarından mutluluk duyuyorum. İnsanı hoşnut etmek, elinde olmadan kahkaha attırmak benim için büyük bir haz haline geldi. Sahneyi özlemek hissiyatından uzağım bu arada. Tuhaf şeyler söylüyor gibi görünüyorum, sanki çelişik gibi, ama ben kendimi Oyuncu gibi de hissetmem. Bir yığın malzemeyi taşımak zorundasınız ruhen.
Kendinizi ne gibi hissediyorsunuz?
Ben kendimi bir evin mutfağı gibi hissediyorum. Son zamanlarda çok alışveriş yapıyorum. Kargo gelirken sevgilim geliyor zannediyorum. Uzun zaman tekne ve otellerde yaşadım. Geçen yıl bir ev kiraladım. Beş aile geçinir mutfaktan. Alıyorum, sonra karşılarına geçip “Ne yapacağım bütün bunlarla” diyorum. Ev özlemişim demek. Ben de özlediğim eve benzedim. Kendimle ne yapacağımı bilemiyorum. Bu arada evde sıkça Yemek yapılıyor. Her şeyi değerlendiriyoruz. İsraf yok. Merak etmeyin.
O halde oyunculuğu seçmeseydiniz ne yapıyor olurdunuz?
Kendimdeki malzemelerle yemek yapmak isterdim. Dün bir pilav yaptım. Uzun yıllardır böyle lezzetli bir şey yemedim. İranlı bir dostum pirinç getirmişti ve hakiki safran. İçine minik ekşi İran üzümü... Domates, patlıcan, biber püresiyle beraber... Sos eser miktarda. Sade yağda. Yanında bir ada dilbalığı filetoya, fesleğen, sarımsak ve beyaz şarap, bir tatlı kaşığı krema soslu.