Neden?
10 sene geçti, bir şeyi tekrar yapmak için önemli bir zaman aralığı. Ama ilk günümüzde sanki sezona ara vermiş ve yeni sezona başlamışız gibi bir havadaydık.
Eskiden dizi oynarken kurduğunuz Leyla The Band vardı. Dizi final yapınca o da dağıldı. Şimdi geri döner mi?
Aslında konuşuyoruz. O dönem sürekli beraber olduğumuz için şarkılarımızı kendimiz yapıyorduk. Seyirci de bizi görmek istiyor, dinliyordu. 15’e yakın konser de verdik. Sonra kursağımızda kaldı. Sette bunu çok konuştuk. “Tekrar toplanalım mı” dedik. Hepimizin içinde bu var, bakalım.
Geçen zamanda birçok şey gibi izleyici zevkleri de değişti. Peki, sizin kurduğunuz dünyada neler değişti?
Kaygılara takılmadan, eskiden ne yapıyorsak elimizden geldiğince aynısını yaptık. Aynı kostümler, aynı karakterler… Biz oraya uzak kalmışız ama orası hâlâ yaşıyormuş gibi bir hisle devam edecek.
Hayatında bu işin dışında neler var, neler yapıyorsun?
Açık havalarda ‘Semaver Kumpanya’yla ‘Cimri’ oynuyorum. Aynı zamanda Taner Ölmez’le birlikte sekiz kişilik ‘Barabar’ isminde bir grubumuz var, konserlerimiz devam ediyor.
Filmografin bir sürü işle dolu. Sen de ‘Oynamazsam ölürüm’ diyenlerden misin?
Eskiden öyle diyenlerdendim. Ama pandemiyle birlikte elimden bu alınınca, oynamayınca da olabildiğini gördüm. Eskiden gerçekten haftanın altı günü, yılda ortalama 130 oyunum oluyordu. Şimdi o kadar değil ama yine de oynamadan duramam. Çünkü mesleğim bu ve başka bildiğim bir şey yok. Oynamazsam mutsuz olurum.
Nuri Bilge Ceylan, Yavuz Turgul, Reha Erdem gibi Türkiye’nin önemli yönetmenleriyle çalıştın. Bunu başarmanın sırrı neydi?
Ben hep tiyatroda sahnedeydim. Hele 20’li yaşlarda menajerim de, ajansım da yoktu. Sürekli izlenebiliyor ve ‘o alanın içinde’ olmanız önemli sanıyorum. Birinin aklında yokken bile bir gün oyun izlemeye geldiğinde, ‘Aa, bu çocuk neden olmasın’ dedirtmiş olabilir. Sonra da amacım o insanlarla birlikte bir şeyler yapıp öğrenmekti.