‘Leyla ile Mecnun’un ilk bölümünden bugüne 10 sene geçti ama hiç unutulmadı. Sence sırrı neydi?
Tek bir sebebi yoktu. Her zaman ekip gücüne inanan biri oldum, burada da o vardı. Kendiliğinden bir dil oluştu. Bu da işin mizah duygusunu çok güçlendirdi. Herkes birbirini çok iyi tanıyordu, sohbet eder gibi dizi çektik. Ve büyük avantajını gördük.
Dizinin yeniden çekilmesi bekleniyordu ve haftaya Exxen’de yeni bölümleriniz başlıyor… Nasıl karar verdiniz?
Çok fazla talep geliyordu. Bir söyleşide şunu dediğimi hatırlıyorum: “Biz bunu yaparız. Sizin ‘İlk zamanki tadı vermiyor’ diyeceğinizden adım gibi eminim. Çünkü 10 sene önce ilk bölüm yayımlandı ve insanlar sevdi ama ‘İkinci bölümde ilk bölümün tadı yok, bozmuşsunuz’ dediler.” Ayrıca o atmosfere, o kafaya yeniden girebilecek miyiz, merak ediyordum. Çünkü herkes kendi kariyerinde yollar almıştı. ‘Yapalım bakalım’ dedik ve hayata geçirmeye karar verdik.
Yıllar sonra Mecnun karakterini yeniden üstüne giymek nasıldı?
Çok tuhaftı. Ben senelerce Mecnun’dan kurtulmaya çalışırken yeniden oynamaya başlayınca kendimi karakteri hatırlamaya çalışırken buldum. “Sesimi nasıl tonluyordum” falan dediğim anlar oldu. Ama şunu da biliyorum, benim içimde Mecnun, Mecnun’un içinde ben varım. Zaten bana bir tarafıyla benzemeyen karakterlere çok sıcak bakmıyorum.
Nasıl bir Mecnun izleyeceğiz bu kez?
Aynı. Hikâye akışı olarak da rüzgâra bağlı gelişiyor. Mecnun’da yeryüzündeki en cahil karakteri oynuyorum. “Ben sadece âşık olmayı bilirim” diyen bir adam. Ama müthiş bir bilgeliği ve korkunç bir cesareti var. Onlar aynen kaldığı yerden devam ediyor.
Sizinki öyle bir set ki erkek oyuncu dolu. Testosteron yüklü…
Evet ya, benim de hoşuma gitmiyor.
Bu kadar erkekle çalışmak nasıl?
Ben hiç sevmiyorum erkekleri (gülüyor). Hayatımda da hep böyle oldu Hakan, bir müzik grubu kurduk, orada da sağımız solumuz erkek. Bir bıkkınlık gelmedi değil.