Bir röportajında “Aşkı en son çocukken yaşadım” demişsin. Doğru mu?
Evet, ben öyle kolay vurulan biri değilim.
Bu çok seçici olmakla mı ilgili?
“Kasvet,
kavga, gürültü içine mi düşeceğim” diyorum. Kendi kendime yaşamak daha
iyi gibi geliyor. Çünkü ilişki yaşadığımda da kavga edemiyorum.
Nasıl yani?
Karşımdaki bağırıyor, ben
duruyorum. İçimden ‘Çay içip dizi izlemek varken şu an niye kavga
ediliyor’ diye geçiyor. Hemen “Özür dilerim, hadi geçti” diye
kapatıyorum konuyu. Her şeyden çok kaçıyorum.
Kanal D’de yayımlanan ‘Camdaki Kız’la ilk kez ekranda dram yapıyorsun. Komedi ve dram… Hangisi daha eğlenceli?
Komedi de çok keyifli ama hayalim hep buydu.
İlk dram işinde heyecanlandın mı?
Oyuncu koçum bu işe başlarken “Enis acilen bu ruh halinden çık, her şeyi tatlı halledeceğim diye duygularını kaybedeceksin” dedi. Bu konuşma beni çok etkiledi. “Konservatuar okudum, benim için role girmek dert değil” diyordum ama ilk bölümde çok zorlandım. Üç repliğim vardı, defalarca çektik. Sonra oynadım, ilk başta istediğim gibi olmadı. Kurdeşen döktüm diyebilirim. Ama zamanla istediğim gibi oldu.
İlk bölümü izlerken ne hissettin?
“Ben bittim” diye izledim. Çünkü ilk çektiğimiz sahnede sesim öyle titriyordu ki... Kalp çarpıntım oldu.
Ama
hemen geçti bunlar. Bana da ders oldu. Bir şeyleri unutup hayatımı
nasıl tekdüze hale getirmişim; yüzüme tokat gibi vurdu. Bu yüzden Muzo
karakteri bana çok iyi geldi.