Sen insanları mutlu etmeye bu kadar takılmışken seni neler mutlu ediyor?
İnsanlarla
mutlu mesut yaşamak... Hiçbir kötülüğün, fesatlığın ve kıskançlığın
olmaması... Ben kıskançlık konusuna çok takık bir tipim. Kimseye
inandırıcı gelmiyor ama hiç kıskanç değilim. Kıskanmanın da günah
olduğunu düşünüyorum.
Biraz Pollyanna mısın?
Psikoloğuma bir gün “Bana
biri kötülük yaptığımda aklıma ilk gelen şey, ‘Kıyamam. Niye bunu yaptı
bana, ne derdi var’ diye düşünmek oluyor” dedim. ‘Bu bir kibir mi’ diye
merak ediyordum. O da bunun bir savunma mekanizması olduğunu söyledi,
“Bana zarar verdi diye düşüneceğine ‘Ne derdi var’ diyerek olayı kolay
atlatmaya çalışıyorsun” dedi. Belki gerçekten bir savunma mekanizması
ama bence gerçekten güzel konuşarak ve tatlılıkla her şey o kadar güzel
çözülebiliyor ki ben o şiddeti hiç anlamıyorum.
Peki, bu kadar pozitiflik içinde hiç sanatçı egon falan olmuyor mu?
Hiiiiç! Zaten bu hayatta istediğim tek şey kahve!
Canlandırdığın Muzo, aşkını içinde yaşıyor, söyleyemiyor. Sen âşık olsan içinde mi yaşamayı seçersin?
Yok, ben söylerim; içimde kalmasın. Yaşadım, yaşayamadım; çok umursamam. Zaten ben aşkın bir ömür sürdüğüne inanan biri değilim.
Bir röportajında “Aşkı en son çocukken yaşadım” demişsin. Doğru mu?
Evet, ben öyle kolay vurulan biri değilim.
Bu çok seçici olmakla mı ilgili?
“Kasvet,
kavga, gürültü içine mi düşeceğim” diyorum. Kendi kendime yaşamak daha
iyi gibi geliyor. Çünkü ilişki yaşadığımda da kavga edemiyorum.