Kişilerin diğer insanlarla kurdukları ilişkiler ruh sağlıkları ve duygusal doyumları açısından çok önemlidir. Bazen ilişkilerimizi yönetemediğimizi farkeder ve bir uzmana başvurabiliriz işte burada devreye ilişki terapisti dediğimiz kişiler girer. Bizi ve ilişkide olduğumuz kişileri yakından inceleyerek hatalı yönlerimizi ortaya çıkarmamıza yardımcı olurlar. Bir çok kişi ilişki terapistine gitmeyi reddeder ve bu durumla alay eder ancak nasıl kolumuz ağrıdığında doktora gidiyorsak kalple ve yaşantımızla ilgili ağrılarımızda olduğu zaman onun uzmanına gitmemizden daha doğal bir şey olamaz. İlişki terapisi ile ilgili temel paradigmalar şunlardır;
İnsanın ilişkiye ihtiyacı vardır: Kadın erkek ilişkisi insanlar için bir lüks değil; varoluşsal bir ihtiyaçtır. İnsan, doyumverici bir kadın erkek ilişkisi yaşadığı oranda kendisi olabilir.
İlişkiler insani ihtiyaçlarımızı gidermek için gerçekleştirilirler: Tüm insani eylemler birihtiyacı gidermeye dönük gerçekleştirilirler. Söz konusu ihtiyaçların bilincinde olup olmamamız bu durumu değiştirmez. Dolayısıyla bir ilişkiden memnun olmadığımızı söylediğimizde, o ilişki içerisinde bazı temel ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı ifade ediyoruzdur. Bu temel insani ihtiyaçlarımıza dair pek çok kuramcı pek çok farklı kategorizasyon yapmıştır. Güven (insanlara ve dünyaya), sevilme, sevme, ait olma, önemsenme, kabuledilme, beğenilme, güçlü olma, doğal/spontan olma, yapabilirlik, eğlenebilme,özgür olma, hayatta anlam bulma vb. bu temel ihtiyaçlar arasında merkezikonumda yer alır. Bu ihtiyaçlar giderildiği oranda ilişki doyum verici olur. İlişki terapisi bir anlamda, ilişki içerisindeki insanların bu ihtiyaçlarınıuygun yollarla gidermelerini sağlamaktır.
İlişkiler psikolojik problemlerin oluşumunda ve sağaltımında rol alırlar: W. Glasser mutsuz insanların en büyük ortak özelliklerinden birinin, önemsedikleri bir insanla problemli ilişki yaşamaları olduğunu söylüyor. Yaşanamayan doyum verici ilişkilerin olumsuz sonuçlarını danışanlarımızda sıklıkla gözlemleyebiliyoruz. İlişkilerde aldatılma, önemsenmeme, sevilmeme, dikkate alınmama, özgürlüklerin kısıtlanması vb. insanlarda mutsuzluk, ümitsizlik, karamsarlık, anlamsızlık, çaresizlik gibi katlanılması zor duygular ortaya çıkartıyor. Bununla birlikte, doyum verici bir ilişkinin psikolojik ve fizyolojik sağlık üzerindeolumlu/iyileştirici etkileri olduğu yapılan araştırmalar sonucundagörülmektedir. Doyum verici bir ilişki ile birlikte insanların daha sıcak, daha anlayışlı, daha mutlu vb. olduklarını günlük hayatımızda da gözlemleyebiliyoruz. Bu durumu bir Anadolu sözü çok güzel ifade eder: "İnsan insanın zehrini alır!” Bu bakış "İnsan insanın kurdudur!” bakışıyla taban tabana zıttır. Ortaya çıkardıkları sonuçları dikkate aldığımızda hangi yaklaşımı benimsememiz gerektiği daha bir önem kazanır!
Problemli ilişkiler daha doyum verici hale getirilebilir: Her ilişkinin daha doyum verici hale gelme şansı her zaman vardır. Ancak buradaki temel şart ilişkiyi oluşturan tarafların bunu istiyor olmalarıdır. Genelde insanlar ilişkilerde bekleyen, isteyen rolünü üstlenirler. Her iki taraf da vermeden istediği sürece hiç bir taraf hiçbir şey elde edemez. Bu yüzden ilişki terapisinde ilk fark ettirilmeye çalışılan şey problemlerin çözümü için her iki tarafın da aktif rol almasının gerekliliğidir. Şayet kadın ve erkek "ben bu ilişkiyi daha iyi hale getirmek istiyorum” derse ilişki terapisinde yol alınabilir. W. Glasser bu durumu "çözüm dairesine girmek” şeklinde ifade eder. Terapist bu noktada, tarafların aşamadığı noktaları görmelerinde ve etkin çözüm yolları üretmelerinde kendilerine yardımcı olur.
Problemli ilişkilerde her iki tarafın da rolü vardır: Pek çok insan, doyum vermeyen bir ilişkide kendini kurban olarak algılar. Tüm yaşananlarda kendisinin hiç bir etkisinin olmadığını ve olamayacağını, kötü bir kaderi yaşadığını vb. düşünür. Oysa asla unutulmamalıdır ki hiçbir şey yapmamak da bir şey yapmaktır. Tabi ki kişilik bozukluğu olan bir insanla bir şekilde ilişki içinde olma ihtimalimiz vardır; ancak bu durumda bile ilişkinin oluşumunda ya da sürdürülmesinde bizim etkimiz sandığımızdan daha fazladır. Bazen de insanlar ilişkideki problemlerin çözümü için çaba sarf etmeyi, karşı tarafı değiştirmek olarak algılarlar. Oysa başkalarını değiştirme gücümüz yok; başkalarına sadece etki edebiliriz.Tutumları üzerinde kontrol sahibi olabileceğimiz sadece ve sadece kendimiziz.
İlişki terapisinin temel amacı tarafları "terapist eş” haline getirmektir: Herkes bir ilişkiye insani ihtiyaçlarını gidermek için girer; ancak bu ihtiyaçların giderilmesi (sevilme,onaylanma, beğenilme vb.) karşı tarafın elindedir. Dolayısıyla bir ilişkinin doyum vericiliğini belirleyen şey, tarafların karşı tarafın ihtiyaçlarını ne oranda giderdikleridir. Bu noktada eşler, birer terapist rolü üstlenmelidir.Terapist olmaktan kasıt karşı tarafın ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak ve oihtiyaçları gidermesinde kendisine yardımcı olmaktır. Bir insana yardım etmenin, insanın "zehrini almanın” da başlı başına iyileştirici bir etkisi vardır. Her iki taraf karşısındakinin ihtiyacını gidermeye çalışırsa, iki tarafda doyum elde eder. Ancak her iki taraf da sadece beklenti içerisinde olursa hiç bir taraf hiç bir şey elde edemez. Bazen de taraflardan sadece birisi verici halde olur; bu ise uzun vadede bıkkınlık, karşılık alamama gibi problemler ortaya çıkartır.
İlişki terapisi bir süreçtir: İnsan alışkanlıklarının çocuğudur ve alışkanlıkları değiştirmek çok zordur. Zaman zaman danışanların "Ben eşime yardımcı olmak istiyorum; ama elimden başka bir şey gelmiyor!” dediğine şahit oluyoruz. Bu çok anlaşılır bir şeydir. Çünkü insan doğduğu andan itibaren kişisel bakış açıları ve davranış kalıpları oluşturur zamanla bunlar katılaşır ve değişmezmiş gibi algılanır. Dolayısıyla değişim de uzun ve zahmetli bir süreci gerektirir. İnsan ise, doyum verici birilişki oluşturmak için yeni şeyler öğrenmekle, problemli bir ilişkinin alışkanlığı arasında tercih yapmak durumundadır.