“Tıkanan damar ne kadar önemli (oksijensiz kalan bölge ne kadar büyük) ise başımız o kadar büyük beladadır” diyen Prof. Dr. Sadi Güleç şöyle devam etti:
Eskisi kadar güçlü olmaz
“Kalp krizinde, işler kötü giderse duran kan akımıyla birlikte hayatımız da duruverir. Şanslıysak kalbimizin belli bir bölümünü kaybetsek de hayatta kalmayı başarırız. Ancak hayatımızın kalan kısmında kalbimiz hiçbir zaman eskisi kadar güçlü olmayacak, yaşamımız da maalesef eskisi kadar sorunsuz ve uzun olamayacaktır. Kalp krizinin bu kadar ölümcül bir hastalık olmasının en önemli nedenlerinden biri hastaların yarıdan fazlasının kriz öncesi dönemde hiç bir şikâyetinin bulunmamasıdır.
Sağlıklı olduğumuzu düşünüyoruz
Bu kişiler çevreleri tarafından da son derece sağlıklı görüldüklerinden kalp krizi geçirdiklerine çoğu zaman kimse inanamaz ve ‘nasıl olur, turp gibiydi’ şeklinde yorumlar yapılır. Hatta bu kişilerin ne kadar sağlıklı olduğunu iyice vurgulamak için ‘Daha bir kez bile doktora gitmemişti’, ya da ‘daha bir tane aspirin bile almamıştı’ gibi cümleler kurulur. Ancak paradoksa bakın ki hiç doktora gitmeyecek kadar sağlıklı gösterilen bu kişiler eğer doktora gitmiş olsalardı belki de kalp krizi geçirmeyeceklerdi. Ama insanın doğasında var. Sağlıklı hissedince, sağlıklı olduğumuzu düşünüyoruz.
Krize neden olan faktörleri biliyoruz
Bunları okuyunca insanda ‘kalp krizi geliyorum demez’ kanaati oluşması son derece doğal. Ancak neyse ki durum sandığınız gibi değil. Yani hastaların kalp krizi ihtimalinden habersiz olmaları doktorların da bundan habersiz olacağı anlamına gelmiyor. Tıp dünyası o kadar uzun süredir kalp krizi nedenlerini aydınlatmaya yönelik çalışmalar yürütüyor ki bu konuda inanılmaz yol kat edildi. Kalp krizine neden olan faktörler artık net bir şekilde ortada. Sigara, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon ve yüksek şeker.
Kalp falınızı görebilirsiniz
Bu sayılanlardan ne kadar fazlasına sahipseniz, o kadar risk altındasınız. Ailevi yatkınlığınız varsa riskiniz daha da artıyor. Şimdi iyi bir haber vereyim. Bugün bizler kalp krizi riskini hesaplayan risk hesap cetvellerine sahibiz. Bu risk cetvellerini kullanarak herkesin gelecek 10 yıl içindeki kalp damar hastalığı riskini gerçeğe çok yakın bir oranda öngörebiliyoruz. Üstelik bunu yapabilmek için çok detaylı tetkiklere de ihtiyacımız yok. Yaşınızı, sigara içip içmediğinizi sorup, tansiyonunuzu ölçüp, şeker ve kolesterol değerinize baktıktan sonra kalp falınız görünür hale geliyor ve size 10 yıl içinde kalp damar hastası olma ihtimalinizi yüzde olarak (%17, %25 v.b) söyleyebiliyoruz…
Riskiniz yüksek çıkarsa
Değerli okuyucular, şunu iyice kabullenmeliyiz ki kendimizi iyi hissetmemiz kalp damar hastalığı riskimizin olmadığı anlamına gelmez. Lütfen, eğer şimdiye kadar yaptırmadıysanız, kan şekerinizi, kolesterolünüzü, tansiyonunuzu ölçtürüp 10 yıllık kalp damar hastalığı riskinizi öğrenmek üzere bir kalp doktoruna başvurun. Riskiniz yüksek çıkar ise kolesterol düşürücü ve tansiyon düşürücü ilaç kullanmaktan çekinmeyin. Bu ilaçlar kalp krizi ve felç olma ihtimalinizi azaltacak, yaşam sürenizi uzatacaktır.
Sigara, kalp krizini tetikler
Bir diğer konu, sigara. Bakın, tansiyonun, şekerin ve kolesterolün yükselmesi durumunda onları düşürecek ilaçlara sahibiz. Bunlarla baş edebiliriz. Ancak henüz sigaranın neden olduğu hasarları önleyecek bir ilacımız yok. Sigaranızdan çektiğiniz her nefesle birlikte kalp damarlarınızda oluşan bir pıhtının kalp krizini başlatabileceğini unutmayın. Check-up için girdiğiniz testler (eforlu EKG, sintigrafi, kansız anjiyo v.b) normal çıkmış olsa dahi kolesterol, tansiyon gibi risk faktörlerine sahipseniz ve sigara içiyorsanız riskinizin devam ettiğini ve bu testlerin normal çıktığı günü takip eden gün bile kalp krizi geçirebileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.”