Ağız nezlesinin, ağızdaki yerleşik bakteri florasının çeşitli durumlara bağlı olarak hastalık yapabilme yeteneği kazanmasından kaynaklandığını söyleyen Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Doktor Nihat Tanfer, ağız nezlesinin her yaşta görülebileceğini söyledi.
Tanfer, sorunun özellikle iyi beslenmeyen çocuklarda, diş çıkaran bebeklerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü hastalıklar sırasında ortaya çıktığını belirterek, yetişkinlerde de başlıca nedenlerinin diş taşları ve uygun olmayan diş protezlerin kullanılması olduğunu dile getirdi.
Sindirim bozuklukları, yüksek ateş, örseleyici yiyecekler, sıcak içecekler ve sigaranın da ağızda bu tip iltihaplara neden olduğunu ifade eden Tanfer, ağız nezlesinin sık rastlanan bir başka nedeninin de vitamin eksikliği olduğunu kaydetti.
Tanfer, ağız nezlesinin genellikle ağız boşluğunda kırmızılıkla ortaya çıktığını anlatarak, çoğu kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıkların görüldüğünü ve hastanın, ağzında kuruma ve yanma hissettiğini, ayrıca yutma ve çiğneme hareketlerinin güçleştiğini belirtti.
Ağız nezlesinin belirtilerini iştah azalması, nefesin pis kokması, salya artışı, anormal çiğneme hareketleri, yutma güçlüğü, kusma, diş etleri ve ağızda kanama, burun akıntısı ve aksırma ve depresyon olarak sıralayan Tanfer, mevcut belirtilerin varlığında hastanın incelenmesinin önemine işaret eden Tanfer, şöyle devam etti:
'Böylelikle lezyonların, sistemik bir hastalıktan mı, yoksa ağız boşluğunda lokalize olmuş bir hastalıktan mı kaynaklandığı ayırt edilebilir. Bu tür durumların sebep olduğu ağız hastalıklarına karşı başlıca savunma tükürük ve sistemik bağışıklık sistemidir. Bu sistemde oluşan savunma yetersizliği, normalde hastalık yapmayan ağız içi mikroorganizmaların ikincil hastalıklar yapmasına neden olabilir. Diyabetik hastaların, ağız kuruluğu ve susuzluktan dolayı ağız enfeksiyonlarına yakalanma oranları daha yüksektir.''
İlerlemiş vakalarda iyileşme olmayabilir
Tanfer, özellikle beslenme konusuna dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Ağız bakımı ve diş temizliği de hastalığın oluşmasını engelleyici faktörlerdir. Diğer önemli bir konu da evde deterjan ve kimyasal madde gibi tahriş etkisi yüksek maddeleri açıkta bırakmamaya özen gösterilmelidir'' diye konuştu. Sistemik hastalıklar dışında oluşan ağız hastalıklarının, erken tespit edildiğinde çoğunlukla tedavi edilebildiğini belirten Tanfer, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Bu tip ağız içi iltihapları, mikrop öldürücü gargaralar kullanılarak tedavi edilebilir. Tedavide, ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar, yararlı olabilir. İltihap, vitamin eksikliğine bağlıysa, tedavi, eksik olan vitaminlerin karşılanmasına dayanır. Ancak, gecikilmiş vakalarda, özellikle ileri gingivitislerde (diş etindeki enfeksiyon) tam bir iyileşme mümkün olmayabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla diş temizliği ve ağız kontrollerinin yapılması gerekmektedir. Ağız nezlesinin tedavi edilmemesi daha şiddetli ağız içi iltihaplanmalarına neden olabilir.''