Bundan tam bir yıl önce saat gece 01:00 sıralarında bir telefon aldım.
O vakitlerde gelen her telefon sesi korkutur ya işte ben de o korkuyla kimin aradığına bakmadan hemen yanıtlamıştım. Telefondaki ses ‘Gökhan, annem rahatsızlandı, acile gidiyoruz. Nerdesin?’ diyordu… Çok yakın arkadaşımın ambulans sirenine karışmış sesini anlamaya çalışıyordum.
Bu ses Meltem’e aitti ve nasıl toparlandığımı anlamadan kendimi bir anda onun yanında bulmuştum.
Annesi geceyi gözlem odasında geçirmişti ve sabah yapılacak tetkikleri beklememiz gerekiyordu.
Ve sabah olduğunda sonuçlar ne yazık ki beklentilerimizin tam tersiydi…
Kanser çok ciddi bir şekilde ilerliyordu…
Şu son bir yıl içinde aile olarak o kadar büyük mücadeleler verdiler ki…
Hakikaten ancak ‘yaşayanın anlayabileceği’ türden duygulardı…
Bir keresinde ‘Gökhan, tek çocuk olmanın en büyük zorluğunu şu an yaşıyorum’ demişti…
Hala çınlar o sözü kulaklarımda… Ve kesinlikle çok haklıydı…
Tek çocuk olmak her yaşta insana zor gelen bir şeyken aile içindeki özel durumlarda bu zorluk daha da bir kendini hissettiren boyutlara ulaşıyor. Bütün o sorumluluğun bir kişi de toplanması ve en yakınında paylaşacak kimsenin olmaması herkes için değilse bile büyük bir çoğunluk için mücadele etmesi güç bir durum halini alıyordu. Nitekim Meltem içinde öyle olmuştu…
Önce iş hayatına ara vermişti. Daha sonra bütün sosyal hayatına ve en sonunda da özel ilişkisine…
İçinde taşıdığı ve paylaşmak istediği o kardeş sevgisini de her fırsatta elinden gelen desteği sağladığı sokak hayvanlarına aktarmıştı. Marketlerde satılan dostluk mamalarını çantasında saklamış her dışarı çıktığında kedi ve köpekleri beslemek için sokak sokak dolaşmıştı. Bununla da yetinmemiş barınakların gönüllü faaliyetlerine destek vermiş ve maddi manevi herkesi destek olmaya davet etmişti. Ama bu sevgi kabına sığmıyordu ve tek bir isteği vardı; sokaktaki kedilerden birine artık evinde bakmak istiyordu. Ancak bunun içinde yine önünde engeller vardı.
Evin küçük olmasıydı birinci engel, bir diğeri; eğer tekrar işe başlarsa kediye kim bakacaktı? Üçüncü ve aslında en büyük engel de annesinin bu konuda çok kesin bir hükmü vardı: Evde kesinlikle bir hayvan istemiyordu! Diğer bütün engelleri aşabilirdi ancak annesinin bu kesin hükmü Meltem’in yıllarca boynunu bükmüştü. Bu şiddetli karşı çıkmalarına anlam veremiyordu. Zaman zaman bu konu ile ilgili tartıştıkları da oluyordu. Ancak özellikle hastalığı ile mücadele eden annesine bu konuda karşı gelmekte büyük güçlük çekiyordu. Ta ki bir sabah annesi yanına gelip ‘kızım o çok sevdiğin kedilerden birine evde bakabilirsin dediği ana kadar…
Hemen yuva arayan kedileri sahiplendiren kişilere ulaştı Meltem ve ‘Midas’ adını verdiği dünyalar tatlısı bir yavru sokak kedisiyle evine döndü… Çok mutluydu ama bir o kadar da tedirgindi çünkü annesi ‘evet’ demiş olsa bile acaba sevecek miydi?, alışabilecek miydi? endişesi vardı içinde…
Günler geçmiş ve Meltem’le Midas yeni bir hayata başlamışlardı…
Meltem’in hayatı Midas’tan önce ve sonra diye ikiye ayrılmıştı resmen ve sanki yaşadığı zorluklar artık aşılması güç olmaktan çıkmıştı. Ama çok daha önemli bir nokta vardı; Meltem ne yaparsa yapsın, Midas ısrarla Meltem’e değil de annesine gidiyordu…
Kendini sevdirmek istediğinde, oyun oynamak istediğinde ve en çok da yatıp uyumak istediğinde ısrarla annesinin yanını seçiyordu…
Meltem’i arayıp’ nasıl gidiyor?’ diye sorduğumda ‘Gökhan, inanamıyorum ama ne yaparsam yapayım yine anneme gidiyor ve yanından bir saniye bile ayrılmıyor. Ve daha da inanılmazı annemin bu tedavi sürecinde ilk defa yüzü gülüyor, ağrılarından daha az bahsediyor ve içindeki büyük hayvan sevgisinden bahsediyor. İnanabiliyor musun yıllarca karşı koyduğu sevgiye bugün koşulsuz teslim oluyor ve annem resmen küllerinden yeniden doğuyor’ demişti…
Bu konuşmaların üstünden tam bir yıl sonra dün yine bir telefon aldım.
Telefondaki ses bütün enerjisi ve ışıltısıyla ‘Gökhan, Annem kanseri yendi’ diyordu…
Canım arkadaşım, hem gülüyor hem ağlıyor karmakarışık duygular içerisinde içinde bulunduğu ruh halini anlatmaya çalışıyordu. Sesi çok uzun zaman sonra ilk defa bu kadar neşeli, keyifli ve güçlü geliyordu…
… ‘Gökhan biliyor musun Midas hep annemin kanserli bölgesine yatardı. Annem ısrarla kucağına alıp sevmek istese de o hep karın bölgesine geri dönerdi ve bugün doktor anneme ‘kanser tamamen vücudunuzdan ayrılmış’ dediğinde annem ile birlikte ilk aklımıza gelen Midas’ın o noktada ısrarla yatması oldu… İnanması güç biliyorum Gökhan ama Midas, kanseri alıp götürdü.
Midas’ın sevgisi kanseri iyileştirdi…’
Kocaman bir sessizlik oldu aramızda. İkimizde emindik Midas’ın sevgisinin gücünden başka bir şey değildi bu… Allah’ım sen ne kadar büyüksün dedim gökyüzüne bakıp…
Meltem’e izni olursa bu yaşananları yazmak istediğimi söyledim. Tek başına koca bir hayatı omuzladı ve sevginin gücünü önce ailesine sonra da etrafındaki herkese göstermiş oldu. Ben de sahip olduğu sevginin nasıl şifaya dönüştüğünü herkes bilsin istedim. Ve işte bu hikaye bugün sizinle buluştu burada… Evet, sevgili okur, hayat, inanılmaz mucizelerle dolu…
Ama asıl mucize, sevgi’nin kendisi…
Kime ve neye karşı olursa olsun sevgi bütün kapıları açan bir anahtar gibidir..
Sevgi en büyük ilaçtır…
Yolunuzda rehber olması dileklerimle,
Gökhan Dumanlı
İletişim ve Zarafet Uzmanı
İnstagram/gokhandumanli
Facebook/gokhandumanli
Twitter/gokhandumanli
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."