Çiçeklerden, meyvelerden şeker ve balla yapılan şerbetler makbuldü. '18. Yüzyıl Türkiye’sinde Örf ve Âdetler' kitabının yazarı M. De M. D'Ohsson şerbetler hakkında şunları yazar: “Şerbetlerin hazırlanmasına gösterilen özen, Fransızların şaraplarını hazırlarken gösterdikleri özen kadar karışıktır. Şerbetler, çeşitli meyve sularına pek çok içeceğin, örneğin gül, fulya, hercaimenekşe, ıhlamur, ve papatyaların karıştırılmasıyla hazırlanıyordu. Ayrıca kimilerine misk, amber ve sarısabır esansları ilave ediliyordu."
10 6
Çatal-kaşık bulunmadığı zamanlarda yemeği sağ elin ilk üç parmağı yağlanmadan yemek makbuldü. Parmak uçları yağlanırsa el bezi ile temizlenirdi. Sofrada kullanılan tek araç kaşıktı. Şimşir, abanoz, sedef, bağa gibi çok çeşitli malzemelerle kaşık yapılırdı. Yeniçerilerin başlıklarının ortasında, sefere giderken kaşıklarını soktukları 'kaşıklık' denen özel bir bölüm vardı.
10 7
Ekmeğe çok önem verilirdi. Sarayın ekmeği diğer ekmeklerin tümünden üstündü. 'Has ekmek' denen bu ekmek, sarayda yapılır ve has fırınlarda pişirilirdi. Ekmek çeşitleri, has beyaz ekmek, en has beyaz ekmek, sıradan ekmek gibi çeşitlere ayrılırdı ve saraydaki hiyerarşik yapıya göre dağıtılırdı.
10 8
En çok sevilen sebze patlıcandı. Patlıcan o sıralar Anadolu'dan değil Çin'den gelen bir sebzeydi. Özellikle et ve balık pişirilirken tarçın kullanılırdı. Yemekler her zaman sade yağ yani tuzsuz tereyağı ile pişirilirdi
10 9