Padişah sofrasındaki tabaklar som altındandı ve sofranın örtüleri de altın sırmalıydı. Yemek takımları, kilercibaşının sorumluluğu altındaydı.
Padişah sofrasında, içine ilaç ya da zehir karıştırılabileceği için tuz bulunmazdı; meze türü soğuk giriş yemekleri de yoktu.
103
Yemek başlamadan önce sofraya oturacaklar ellerini yıkardı. Bunun için hizmetkârlar ellerini yıkamaları için ibrik ve leğen getirirdi.
Osmanlı sofra adabında bütün aile üyelerinin aynı anda sofrada bulunması şarttı.
Yemek sırasında sofradan kalkan bir kişi olursa onun gelmesi beklenirdi. Yine sofrada bir kişi su içtiğinde, bitene kadar kimse yemeğe dokunmazdı.
104
Ekonomik durumu iyi olmayan aileler yemek tercihlerinde daha çok tahıllardan oluşan yiyecekleri seçerlerdi. Durumu iyi olan aileler ise sofraya getirdikleri yemeklerin yanında taslarda hoşaf suyu, şerbet veya tabaklarda tatlı ikram ederlerdi.
Osmanlı'da tüm yırtıcı memelilerin ve sürüngenlerin eti haramdı. Osmalı saray mutfağında deniz ürünleri sıklıkla yer alırdı.
105
Çiçeklerden, meyvelerden şeker ve balla yapılan şerbetler makbuldü. '18. Yüzyıl Türkiye’sinde Örf ve Âdetler' kitabının yazarı M. De M. D'Ohsson şerbetler hakkında şunları yazar:
“Şerbetlerin hazırlanmasına gösterilen özen, Fransızların şaraplarını hazırlarken gösterdikleri özen kadar karışıktır. Şerbetler, çeşitli meyve sularına pek çok içeceğin, örneğin gül, fulya, hercaimenekşe, ıhlamur, ve papatyaların karıştırılmasıyla hazırlanıyordu. Ayrıca kimilerine misk, amber ve sarısabır esansları ilave ediliyordu."
106
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.