Osmanlı mutfağının zengin çeşitliliği ve lezzetiyle dünya mutfak kültürleri arasında özel bir yeri vardı. Sadece lezzetleri ile değil, aynı zamanda sofra kurallarıyla da özeldi.
Osmanlı’da yemekler yer sofralarında, yere serilen bir örtü üzerinde yenirdi ve minderler üzerine oturulurdu. Sofra örtüsü de dizlere doğru çekilirdi. Sarayda, konaklarda ve halkın yaşadığı evlerde de aynı şekilde yer sofraları kurulurdu.
101
Ancak sarayda padişahın yiyeceği yemekler genel mutfakta değil, ‘kuşhane’ adı verilen mutfaklarda hazırlanırdı. Padişaha giden yemekler tablalarla taşınırdı. Özellikle II. Abdulhamit döneminde, yemekler tablalara konulduktan sonra örtülerle örtülürdü. Su ve şerbet gibi sürahilerin ağızları mühürlenirdi. Yemeklerin sunumu ise padişahın sofra hizmetinden sorumlu olan çaşnigirbaşı tarafından yapılırdı.
102
Padişah sofrasındaki tabaklar som altındandı ve sofranın örtüleri de altın sırmalıydı. Yemek takımları, kilercibaşının sorumluluğu altındaydı.
Padişah sofrasında, içine ilaç ya da zehir karıştırılabileceği için tuz bulunmazdı; meze türü soğuk giriş yemekleri de yoktu.
103
Yemek başlamadan önce sofraya oturacaklar ellerini yıkardı. Bunun için hizmetkârlar ellerini yıkamaları için ibrik ve leğen getirirdi.
Osmanlı sofra adabında bütün aile üyelerinin aynı anda sofrada bulunması şarttı.
Yemek sırasında sofradan kalkan bir kişi olursa onun gelmesi beklenirdi. Yine sofrada bir kişi su içtiğinde, bitene kadar kimse yemeğe dokunmazdı.
104
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.