İlk çifte standardımızla ilişkinin daha en başında karşılaşıyoruz.

"İlk adımı erkekler atar" düşüncesi hem kadın hem de erkeklerin üzerinde oldukça büyük bir baskı oluşturuyor.

Bir türlü cesaretini toplayıp sevdiği kadına açılamayan erkekler "yeterince erkek" olamamakla suçlanıyor. Yalnızca duygusal oldukları ve reddedilmekten korktukları için erkeklere inanılmaz bir baskı uygulanıyor.

Bu çifte standart kadınlara uyarlandığında ise yine büyük bir baskıyla karşılaşıyoruz. Kadınlar için bu kural ilk adımı her zaman karşıdan beklemeleri konusunda oluyor.
8 2

Konu yaşam alanlarımız olunca bu kez hedefe kadınlar konuluyor.

Kadınlardan mucizevi bir şekilde hem çalışması hem eğitimini tamamlaması hem de temizlik ve ev işleriyle uğraşmak için zaman ayırması bekleniyor.

Her zaman temiz ve derli toplu olmak zorunda olan kadınların en ufak dağınıklığı bile hoş görüyle karşılanmıyor.

Erkekler ise dağınık ve kirli bir evde, istediği gibi oturma hakkına sahip.
8 3

Diğer çifte standart konusu ise karşı cinsle yapılan arkadaşlıklarda ortaya çıkıyor.

Erkekler sevgililerinin erkek arkadaşları olabileceğini ve onlarla arkadaşlık etmeye devam edebileceklerini kabul ediyor. Kadınlarsa, sevgililerinin yanında gördükleri bir kıza anında düşman kesiliyor.

Daha sosyal, sağlıklı ve daha mutlu ilişkiler yaşamak istiyorsanız kadın ve erkeklerin arkadaşlık edebileceğini kabullenmelisiniz.
8 4

Çifte standartın belki de en tartışmalı konusu aile içi şiddet. Asla hafife alınmaması gerekn bu konu birçok kadın ve erkeğin hayatını kaybetmesine neden oluyor.

Eşinden şiddet gören tarafın genellikle kadınlar olduğunu biliyoruz. Kadınlara şiddet uygulayan erkekler için düzenlenen yasalar ve öngörülen belli başlı cezalar da mevcut.

Fakat bu konuda roller değiştiği zaman, insanlar büyük bir sorun yokmuş gibi davranıyor. Nedense genel toplumsal kanı kadınların erkeklere şiddet uygulayamayacağı yönünde.

Çoğu zaman alay konusu edilen, kadından dayak yiyen erkeğin de bir şiddet mağduru olduğu ve çok acı çektiği unutulmamalı.
8 5