Dediğim gibi bu bir keşif değildi. Konuşmak gibi gündelik bir iletişim şekliydi bizim için. Hep iyi bir Türkçe ve edebiyat öğrencisi oldum.
Kendililiğinden bir haldi yani. Tiyatro okurken de yazı eğitimim devam etti. Televizyon, radyo ve tiyatro için metinler yazıyordum. İlk kitabım bir televizyon günlüğüydü ve çok sattı.
Yaşamımın yönünü değiştiren olaylardan biridir. O kadar çok sattı ki bir gün beni eski Sabah gazetesinin Günaydın ekine çağırdılar. Kısa bir sure sonra Vatan gazetesi kuruldu. Vatan’ın ana kadrosunda uzun yıllar çok mutlu çalıştım. Profesyonel yazı yaşamım ben hiç planlamazken başladı yani.
133
Yazdığınız yazılarda ve kitaplarınızda en çok dikkat ettiğiniz şey ne?
Özel olarak dikkat ettiğim bir şey yok. Ama kitaplar okura ulaştıktan sonar dikkatimi çeken şeyler oluyor elbette.
Hesaplayarak atmaya kalktığım adımların hepsinde istemediğim bir yöne yürüdüğümü fark edip vazgeçtim. Sanırım ben çok beceremiyorum bunu. Kendiliğindenliğe teslim olmak gibisi yok.
134
İnsanlar sizi çok samimi ve kendine yakın buluyor… Samimiyetinizi okuyuculara aktarmayı nasıl başarıyorsunuz?
Bu samimi bulma meselesi okurun duygusuyla ilgili sanırım benimle değil. O duygudaşlık yüzünden yakın hissediyor olmaları çok değerli. Ama kişiliğim üzerinden gelişen bir durumsa bu çok değişken ve beni çok korkutan bir durum.
Özgürlüğü sınırlandırıyor. Giderek daha mesafeli bir insan oldum sanırım. Yaşananlarda hiçbirimizin bir diğerinden farkı yok. Sadece yaşama biçimlerimiz, hayatı kucaklama şeklimiz farklı o kadar.
135
Kendinize yakın gördüğünüz edebiyatçılar hangileri?
Yakın görmeyi çok isterdim ama hayranlıkla okuduğum için bana hep çok uzakta geliyorlar. J Lilly Prior, Anna Gavalda, İsabel Allende…
Daha pek çok isim sayabilirim ama bu üçüyle kalayım.
136
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.