“Şüphesiz ki evlilik insanın yaşamıyla ilgili verdiği en büyük kararlardan biridir. Evliliğe adım atan bir çift, yeni bir düzen ve daha önemlisi bir aile yapılanmasına ilk adımı atmış demektir. Hiç kimsenin boşanmak üzere evlenmez. Her ne kadar boşanmalar artsa ve git gide normalize edilse de “biz evlenelim, sonrasını akışına bırakalım” gibi bir yaklaşımla kişiler hayatlarını kökten değiştirme kararı almazlar.

Evlilik kararını hayatımıza sevgi, heyecan, huzur, mutlu bir gelecek umudu katacağını kişilerle alırız. Bu kavramlar yaşamdaki doyum için olmazsa olmazlardandır.
7 2

Bir kişinin heyecan verici bulduğu bir ilişki bir başkası için monoton olabilir. Bir çiftin “çok mutluyuz” dediği evlilik dışarıdan bakan bir kişi için kâbus gibi görünebilir.

Tek doğru hiçbir şeyde yoktur.
7 3

Her zaman söylediğimiz gibi iç dinamiklerimize bakmak lazım. Geçmiş deneyimlerimize, ilişki kurma biçimimize, kendimize duyduğumuz güven ve saygıya bakmak lazım.

Geçmiş deneyimlerimiz derken çok geçmişe, yaşamımızın ilk yıllarına dayanan bir süreçten bahsediyorum.
7 4

Evlilik bağı kurulurken kişi bir başkasına bağlı ama kendi başına özgür kalabilmeyi öğrenirse, ileride uzun soluklu, huzurlu ve dengeli bir evlilik hayatı yaşama olasılığı yüksektir. Bu kişiler, eşleriyle kolayca yakınlık kurabilirken terk edilmekle ilgili gereğinden fazla kaygı duymazlar.

İlişkileri uzun sürelidir, kendilerine ve diğer insanlara güvenebilirler. Eşleriyle yaşadıkları sorunlarda karşı tarafla empati kurabilir, affedici olabilirler. Kaygılı ve kararsız bir bağlanma stiline sahip bireylerse, eşlerine fazlasıyla yakın durma eğilimi gösterirken aynı oranda terk edilme kaygısı yaşarlar.

Eşlerini abartılı boyutta kıskanırlar. Bu nedenle sürekli partnerlerini kontrolk etmeye çalışırlar. Derin, şiddetli, fakat kısa süreli ilişkiler kurarlar. Ayrılıkları travmatik algılayabilirler. Kendilik saygıları değişkendir. Evlilikten beklentileri de değişken ve belirsiz olabilir.
7 5