“Gerçek özgürlüğe ulaşmak için kendin olman gerekir, çünkü sen özünde zaten özgürsün. Özgür olmak bireyin doğal halidir. Gerçek özgürlük ne nesnelere ne de eylemlere bağlıdır, çünkü dışsal değil içseldir. Gerçek özgürlük özden geldiği için hiç kimse onu sizden alamaz.”
Büyük Üstad Akif Manaf felsefe serisi 10. kitabı “Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunur?” da özgürlük kavramını hem bireysel açıdan hem de toplumsal açıdan anlatıyor. Tarihten günümüze din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı olmadan her birey, her toplum özgürlük arayışında olmuş, özgürlük için savaşmış. Oysa Akif Manaf kitabında özgürlük için savaşmak yerine kendin olmak gerektiğini vurguluyor.
“Özgürlük için karşı çıkmak değil içine almak gerekir. Sevgi dolu kalbine nefreti alırsan o nefret sevgiye dönüşür, barış dolu kalbine bir düşmanı alırsan o düşman dosta dönüşür, tekamül yolunda bir engeli içine alırsan o engel desteğe dönüşür.” Diyen Büyük Üstad Akif Manaf kitabında özgürlük nedir, özgürlüğün boyutları nelerdir, özgürlüğün psikolojisi nedir, özgürlüğü kaybetmek nedir gibi pek çok konuya açıklık getirmiş. Biz de özgürlük konusunu Üstada sorduk.
Üstadım, kitabınızda iki tür özgürlükten bahsediyorsunuz, dışsal ve içsel. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
İnsan için iki tür özgürlük vardır, dışsal ve içsel. Sıradan insan hep dışsal özgürlükle ilgilenir oysa insan dışsal olarak hiçbir zaman tamamen özgür olamaz. Çünkü dışarıda birçok canlı vardır ve hayatı onlarla paylaşmak ve uzlaşmak gerekir. Dışarıdaki özgürlük karşılıklı anlayışa dayanır, her an biri gelip bireyin özgürlüğünü kısıtlayabilir.
Tekamül eden insan ise içsel özgürlüğe kavuşur ve artık hiç kimse onun özgürlüğüne müdahale edemez. Farkındalığın gelişmesi ile içsel özgürlük gerçekleşir.
Kitabınızda bir de gerçek özgürlük kavramı var, gerçek özgürlük nedir?
Genelde, insanlar özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmek olarak düşünüyorlar ama bu gerçek özgürlük değil. Çünkü istediğin her şeyi yapma dürtüsü isteklerin köleliği demektir. İstekler sınırsızdır ve her istediğini yapamazsın, böylece özgürlüğün kısıtlanmış olur ve acı çekersin. Yani bu gerçek özgürlük olamaz.
Diğer yandan, senin özgürlüğünün bittiği yerde başkasınınki başlar veya başkasınınkinin bittiği yerde seninki başlar tanımı da pürüzlü. Çünkü bir insanın özgürlüğü başkasının özgürlüğü ile ölçülemez. Birey gerçekten özgür olduğunda kimse onun özgürlüğüne karışamaz.
Gerçek özgürlüğün ortaya çıkması için sorumluluk ve farkındalık olmalıdır. Eğer özgürlük için yanıp tutuşan insan kendi olma sorumluluğunu üstlenmiyorsa asla özgür olamaz. Sorumluluk ve farkındalık olmadan özgürlük tutkusu köleleştiricidir, şiddete ve nefrete neden olur.
İnsan içinde zaten sınırsız özgürlük potansiyeli taşımaktadır. Önemli olan bu potansiyelin farkına varmak ve bu potansiyeli ortaya çıkarmak. Günümüzde herkes özgür olmak isterken kimse sorumluluk istemiyor. Eylemlerinin sorumluluğunu kabul etmeyen insan asla özgür olamaz.
Özgürleşme isteği ne zaman ortaya çıkar, Üstadım?
Özgürleşmenin anahtar unsur farkındalıktır. Önce özgürlüğünü kaybettiğinin farkına varmalısın, ne kadar köleleştiğini görmelisin. Ondan sonra özgürlüğü düşünmeye başlarsın ve özgürlüğün ne olduğunun farkına varırsın. Eğer köleleştiğinin farkında olursan özgürlük onu takip eder.
Kitabınızda özgürlüğün dört boyutu olduğundan bahsediyorsunuz, bunu da biraz açabilir misiniz?
Bunlar fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutlardır. Birinci boyut fiziksel özgürlüktür ve toplumsal bir olgudur. Bu özgürlük için fiziksel düzeyde eşitlik, bedenler arasında ayrım olmaması gerekir.
Duygusal özgürlük ikinci boyuttur. Günümüzün insanı duygularının kölesidir, çünkü hayatını duygular yönlendirir ve eylemlerini duyguları belirler. Duygularla yönlendirilen kişi hayatının gayesini bilmez ve boşa harcar. Çünkü duygular her an değişir ve kişiyi farklı yönlere sürükler. Duygusal özgürlüğe ulaşmak için insan duygularını gözlemlemeli ve onların köküne inerek ne kadar geçici ve aldatıcı olduklarını idrak etmeli.
Üçüncü boyut zihinsel özgürlüktür. Herhangi bir “izm”i benimsemiş insan zihinsel olarak özgür değildir. Kişinin zihni belirli inançlar ve kalıplarla bölünmüş, koşullanmış ve köleleştirilmiştir. İnsanın zihinsel özgürlüğe ulaşması için açık, uyanık, alıcı ve araştırmacı olması gerekir.
Ruhsal özgürlük dördüncü boyuttur. Ruhsal özgürlüğe ulaşmanın yolu Orijinal Yoga Sistemi sayesinde kendin olmaktır.
Özgürlük ve korkular. Günümüzde pek çok insan korkuları yüzünden özgürleşemiyor. Korkular özgürlüğü kısıtlayan bir şey midir?
Özgürlüğün temelini yok eden, özgürlüğü baltalayan unsur korkudur; korkmaktır. Korkan kişi özgür olamaz çünkü korkularla doludur. Korkular en büyük köleliktir. Kişinin özgürce yaşamasına izin vermeyen korkularıdır. Sıradan yaşamda her şey korkuya bağlı, özgürlüğün belirtisi yok, bir izi yok. Olamaz da.
Diğer yandan siz Orijinal Yoga Sistemi uygulayarak evrensel bağlantıyı kurduğunuzda bu korkular kaybolur. O zaman korku cesarete dönüşür, nefret sevgiye dönüşür, düşmanlık dostluğa dönüşür.
Orijinal Yoga Sistemi’nin gücü de şudur; bir şey değiştirmeden özgür olursun. Yani ekstra bir çaba göstermeden, bir şeylerden vazgeçmeden, hiçbir şeye dokunmadan sadece içsel dönüşümle özgürlüğü yaşarsın. Aslında gerçekten özgür olmak için bir şey değiştirmek gerekmiyor, çevreden kaçmak gerekmiyor ya da başkalarını değiştirmek gerekmiyor.
Günümüz insanı özgür ve mutlu olmak için başkalarını değiştirmek ister, komşusunu, eşini, çocuğunu vs. Özgürlüğü bir şeyleri değiştirerek değil kendinizi değiştirerek kazanırsınız. Kişi dönüşmelidir, o zaman her şey dönüşür. Birey özgür olunca her şey özgürleşir. Her şey kolaylaşır, çünkü birey özgürlüğün merkezi olur ve onunla temas eden herkes de özgürleşir.
Bireyin özgürlüğünden bahsettiniz fakat tarih boyunca toplumlar özgürlük için mücadele vermişler, toplumsal özgürlük nasıl kazanılacak?
Bireysel özgürlük toplumsal özgürlüğü belirler; tam tersi değil. Toplumun bedeni, duyguları, zihni ve ruhu yoktur ama bireyin vardır. Toplum bireylerden oluşur, tüm bireyler özgürlüğe ulaştığında toplum özgür olur. Toplum gerçek özgürlüğe ulaştığında kimseyi kurban etmek gerekmez, kahramanlara da ihtiyaç kalmaz çünkü herkes kendi çapında bir kahraman olur.
Özgür bir toplum için özgür bireylere ihtiyaç var. Tarih boyunca toplumsal özgürlük için bireyler katledilmiş; bu yanılgıya son verilmeli. En yüksek değer toplum değil birey olmalı, çünkü eğer bireyler değerli ise toplum da değerlidir. Birey toplum tarafından koşullandırıldığında gerçek özgürlüğün ne olduğunu unutur.
Bazen özgürleşme çabaları çok acı verici oluyor. Özgürleşme nasıl olmalı?
İnsanın üç tür özgürleşme çabası vardır. Bir şeyden özgürleşmek, bir şey için özgürleşmek ve tekamül sayesinde özgürleşmek. Birçok insan birinci tür özgürlük için çabalar. Örneğin aileden, eşten, çevreden, toplumdan özgürleşmek. Bu, bir şeyi inkar etmeyi, yok etmeyi, ondan kurtulmayı hedefler, bu yüzden kişi şiddet bile kullanabilir çünkü özgürleşmek istediği şeyi ortadan kaldırmak ister. Bu tür özgürleşme yıkıcıdır. Bu tür özgürlüğün peşinde olan kişi gerçek özgürlüğü asla yaşayamaz, çünkü bu şekilde özgür olmak için hayır demek, karşı çıkmak, savaşmak gerekir ve tüm bunlar acılara neden olur.
Bir şey için özgürleşmek pozitif bir tutumdur. Yapıcılığa, pozitifleşmeye, yaratıcılığa, canlılığa ve mutluluğa neden olur. İnsan bir şeyi hayata geçirmek ister, örneğin bir projesi, biz vizyonu vardır ve bunun için özgürleşmeye ihtiyaç duyar.
Bir şeyden özgürleşmek her zaman geçmişle, bir şey için özgürleşmek ise gelecekle ilgilidir. Tekamül sayesinde özgürleşmek ise her ikisini de kapsar ve şu anla ilgilidir. Kişi geçmişin ve geleceğin ötesine geçer, artık ne bir şeyden ne de bir şey için özgürleşmeye ihtiyacı vardır. O zaten kendi özünde özgürdür ve özgürlüğü hiçbir şeye bağlı değildir.
Üstadım, bize zaman ayırdığınız ve bu çok değerli evrensel bilgileri bizimle paylaştığınız için sonsuz teşekkürler.
Şems Uzuneser
Yoga Academy Antrenörü
YOGAD – Yoga Antrenörleri Derneği üyesi
http://www.yogaacademy.com.tr