Doç. Dr. Dizdarer, hafif tansiyon, şeker veya kan yağı yüksekliğinin bel çevresindeki artışa eşlik ettiği kişilere metabolik sendrom tanısı konulduğunu belirtti.
Araştırmalara göre, Türkiye'de kalp ve damar hastalıklarına yol açan metabolik sendromun görülme sıklığının çocuklarda da giderek arttığına dikkati çeken Doç. Dr. Dizdarer, “Toplumun yüzde 35'inde görülen metabolik sendromla mücadelede yeterli değil. Bin 500 kişide bir görülen hipotiroidiyi yakalamak için tarama yapabiliyoruz, böylesi sık karşılaşılan bir sorunu görmezden gelemeyiz” dedi.
Obezlerin yanı sıra birçok hastalıkta kullanılıyor
Sendromun obez hastaların yanı sıra normal bünyelerde de görülebilen abdominal obezite ile yakın ilişkisi bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Dizdarer, şöyle konuştu:
“Obezite, kişinin boyuna göre olması gereken kilonun üzerine çıkmasıdır ancak kilonuz normal olmasına karşın abdominal obeziteniz olabilir. Önceleri yağ dokusunun sadece yağ olduğu düşünülürdü. Ancak son 15 yıldır yağ dokusunun bazı maddeler salgılayarak bedeni tahrip ettiği tespit ediliyor. Buna eklenen tansiyon, kan yağları ve şekerdeki bazı değişimler metabolik sendrom dediğimiz tabloya götürüyor. Çağın getirdiği insan bedenine uymayan beslenme ve aktivite hali sorunun kaynağı. Bu faktörler bedenin orijinal kas-yağ yapısındaki dengeyi bozuyor, bunun sonucunda da kişi metabolik sendroma yakalanıyor.”
Metabolik fitness nedir, nelere iyi gelir?
Doç. Dr. Dizdarer, çeşitli etkenleri bünyesinde barındıran metabolik sendromun tedavisinde ilaç, beslenme programı ya da egzersizin tek başına anlam ifade etmediğini, dünyada branşların birleşiminden oluşan terapilerin yaygın olarak kullanıldığını bildirdi.
Türkiye'de obezite tedavisinin ağırlıklı olarak diyet reçeteleriyle uygulanmaya çalışıldığını söyleyen Dizdarer, bu programların pek çoğunun vücuttan su, kas kaybı ve metabolizmanın olumsuz etkilenmesi gibi sonuçlara yol açma riskini taşıdığını, spor salonları ya da diyetisyen programlarının deneyimli bir hekimin kontrolünde sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.
Sendromun çözümünün metabolizma ile bedenin düzeltilmesiyle mümkün olduğunu kaydeden Dizdarer, şöyle devam etti:
“Metabolik sendromla mücadele ancak kişiye özel metabolik fitness programıyla mümkündür. Metabolik fitness, kalp, inme, diyabet gibi metabolik sendromla oluşan hastalıkların riskini azaltmaya yönelik geliştirilmiş, egzersiz, beslenme, stres yönetimi ve davranış değişikliği ile ayarlanmış bir terapi yöntemidir. Sendromdan kurtulunması için hekim kontrolünde, tıbbi yaklaşım, diyet ve egzersizin bir arada kullanıldığı metabolik fitness uygulanması gerekir. Metabolik fitness, Türkiye gibi obezitenin ve metabolik sendromun sıklıkla görüldüğü ülkelerde kesinlikle yaygınlaşması gereken bir terapi şekli. Programda, kişi, metabolizma, beden, beslenme ve hareketlilik analizleriyle deneyimli hekimlerce inceleniyor. Kişiye özel metabolizmasına uygun bir beslenme, egzersiz tipi ve beden yapısına uygun yaşam tarzı sunuluyor. Böylece kişinin insülin direnci eğilimi de ortadan kaldırılıyor. Ne yazık ki halen birçok yerde detayları görmeden kaba ölçüm ve öneri sunumları mevcut. Bu da tedavi de başarısızlıkları ve geri dönüşleri getiriyor. Fitness denilince akla egzersiz geliyor ancak fitness iyi olma hali, metabolik fitness da metabolizmanın iyi olma halidir. Bunun içinde egzersiz, beslenme, davranış düzenlemesi, medikal tedavi gibi ayrıntılar yer alır. Metabolizmayı etkileyen faktörlerin saptanıp tek tek düzeltilmesi programın ana temasıdır. Mutlaka kişinin ihtiyaçlarına özel program oluşturulur.”