Hayat zor zanaat!
Ve tabi bizim de zorlaştırdığımız, renkleri yanar döner bir sahne.. Zorunluluklar silsilesi.. İster
seven, ister döven.. Bazen arsız, bazen yüzsüz, ama bazen de nefis bir şey..
Çiçekler, böcekler, şarkılar, türküler olsa keşke hep hayat..! Ama değil işte..
Hayat zor peki ya biz?
Biz de hayata ve kendimize “zor”uz.. Kolaylaştırmaları değil zorlaştırmaları seviyoruz daha
çok. Düşüncelerimizle, eylemlerimizle hep birşeyleri yapma yerine yıkma hevesinde gibiyiz.
Sabırsızız.
Sonuç; yorgun beyinler, yitmiş ruhlar..
Düşüncelerimizin içinden çıkamıyoruz. Düşüncelerimiz ağrıyor. Bu ağrı, beyinlerimizi,
ruhlarımızı çekip alıyor bizden. Sonra gelsin hayatla yeni savaşlar..!
Berbat bir şey bu düşünce ağrısı.. Düşüncelerin beynini ufak ufak kemirmesi.. Baş ağrısı
değil.. Daha tinsel bir etki. Genelde, hayatı gereğinden çok takanlarda ve
mükemmeliyetçilerde görülen.. Kendini sakinleştirme konusundaki yeteneğini pek
geliştirememiş olanlarda bir de.. Musallat olduğu beyinleri, talan edebilir. Yıpratır. Bitmiş
hissettirir. Hayatla baş ederken karşılaştığın en olası semptomdur. Hele ki önemli bir karar
alma aşamasındaysan işin zordur. İşte; yaşadığın kararsızlık durumlarında, duyumsadığın
tam olarak budur..Düşüncelerin ağrır. Fecidir.. Can acıtır..
Hayat, bir arkadaş.. Çok sinsi bir arkadaş ama.. Senin olmasını beklediğin durumlar yerine,
bambaşka sahneler çıkarır karşına.. Bazen bu durumları değiştirmeye gücün yetmez ve bir
bakmışsın; hayatın senin için uygun gördüğü bir sahnede başrol oyuncususun. Ve oynaman
için sana layık görülen rol, gerçekte sence ne kadar senin layığındı, işte o kısımla ilgilenmez
bile hayat. Paşa paşa oynarsın rolünü.. Çok tatsız..
Hayatın beynine yerleştirdiği zararlı düşüncelerle başa çıkma konusunda kendini eğitmiş,
kararlı ve ne istediğini bilen insanlar, biçimini kendilerinin yarattığı hayatlarda yer alma
konusunda daha istikrarlı ve başarılılar ama.. Aldıkları kararların sorumluluklarını da
taşıyabiliyorlar.
Hayatla savaşlarında her zaman galip gelemeseler de, değiştiremeyecekleri gerçekler için
dipsiz bir depresyona girmiyor, şartları vakur bir şekilde kabullenebiliyorlar.
İşte böylece, daha az düşünce ağrısı çekiyorlar..
Sonsuz denilen evrene nasıl akıl sır erdiremiyorsak, hayatın bizimle dansı da işte o kadar
öncesiz, o kadar belirsiz, o kadar güçlü!.. Hatlarını kendi ellerimizle çizebildiğimiz,
beğenmediğimiz yerler olduğunda küçük, narin rötüşlarla hemencecik düzeltiverdiğimiz ve en
sonunda “Hah! İşte şimdi oldu!” deyip doya doya yaşayacağımız bir hayat kimseye nasip
olmamıştır. Olmayacaktır.
Peki kaçımız bu gerçeğin bilincindeyiz!? Bu, hayatta bilinmesi en gereken doğrulardan
bu..Bilinmesi ve tek bir an bile unutulmaması gereken.. Bunu ne kadar iyi bilirsek,
mükemmeli aramak ve kavuşamadığımız durumlar için üzülmekten o kadar kolay vazgeçeriz.
Ve ne kadar az takarsak hayatı, o kadar az ağrıtırız düşüncelerimizi..
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."