Taciroğlu’nun resimlerinde, imgelerin kavramları ve nesnelerine değil temsil edilme biçimine bakmak gerekir. Bu resimlerdeki hakikatle göz göze gelmek için “ne” sorusu değil “nasıl” sorusunun sormalıyız. Bu bize, özgürlüğü burjuva söylenceden söküp almamıza yarayacak, eşikte beliren eşitlik ufkunu bağışlayacaktır. Aşk, sanat ve özgürlük kendi kavramlarını tamamlayacak, nesnesine değecek ve her biri kendi uzamını kendi meşrebince oluşa açacaktır
Şener Taciroğlu’nun resimlerinde imgeler olguya, nesneye ve kavrama yaslanmadan, bastırılmışın anlamını yadsımanın ellerinden kurtarma girişimleridir. Günümüz insanının kendi benliği içinde kaybolmadan kendine gelemeyeceği gerçeğidir. Bu resimlerin kendini haklılaştırma kaygısı yoktur; çünkü bu resimler kendi etik, politik ve estetik evreninde susarak yaşamın çıplaklığını haykırmaktadır Yaratmanın tanımsız, sahipsiz, soluyan varoluş mucizesi, yalın varlık talebidir. Çağın ruhunun sınıflayıcı, sabitleyici söyleminde inşa ettiği anlam-değer hiyerarşisinde sayıya ve hesaba gelmez yapısıyla üzerine yürüdükçe başkalaşan dağlar gibi Taciroğlu’nun mitolojik esinli resimleri ile bakıştıkça, uygarlık tarihi boyunca yitirdiklerimizin anımsanmasının dahi, çağdaş yaralarımıza iyi geldiğini duyumsarız
Bu aynı zamanda varolmayanın akılda tutulmasıdır. Mekanın hafızası olarak zaman entropi yasasını ihlal eder, aşk gibi; sahip olunmayan şeyin armağan edilmesi gibi insan da Tanrı’nın imgesine dönüşür. Bu açıdan da Bergson’un zaman algısından Proust’un istemsiz hafızasına geçilir ve bilinç askıya alınır, geçmiş burada ve şimdi kılınır. Husserl’in dediği gibi bu resimlerde bilinç sabitlenmez, imgelerin temsil ettiği şeylere doğru itilir; bir nesne olarak imge bilinci aşar. Yani Şener Taciroğlu’nun sanatında imge bilinçte değildir; imge bilinçtir. Yaratma edimi kendi gerçeğine sızar, varoluş içinde saklanır.
Varoluş karşısında estetik mesafe iyi ayarlanmalıdır. Ne yaşamdan yoksun kalmak, ne de yaşama maruz kalmak iyi gelmez sanata ve sanatçıya. Bir kavramı tam olarak karşılayan, kuşatan ve içeren bir imge mümkündür Bu bağlamda Şener Taciroğlu’nun resimlerini de gidimli dille kat etmek imkânsızdır. Bu, gece ve gündüzün yıldızlarla ilişkisiyle analoji oluşturur: Gün tek bir güneş görür, gecenin ise milyonlarca güneşi vardır! Yüzeyin hakikati olarak sanat, idrake yakındır.
kaynak: www.sergibulteni.blogsopt.com