Bizler her gün sosyal medyada takipçi sayısı yüksek kişilerin ‘mükemmel’ hayatlarından ‘musmutlu’ kesitler izliyoruz. Son derece trendy bir kombin, ustaca yapılmış ve filtrelenmiş makyajların ardında neler döndüğünü hepimiz biliyoruz. Zayıflama hikayeleri de genellikle ‘30 kilo verdim bakın hayatım nasıl değişti’ ‘Artık bir leydiyim’ kıvamında oluyor. Tabii ki o fotoğraf karesinde mükemmel gözüküyor olmak, hayatımızın kusursuz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü hayat bu, engebeli bir yol gibi iniş ve çıkışlara sahip. Bana da şimdiki halimin fotoğrafını paylaşıp ‘Bakın nasıl zayıfladım. İşte müthiş oldum’ demek pek samimi gelmedi ve sizlerle önceki ve sonrası fotoğraflarımın hikayesini de anlatmak istedim.
22 kilo öncesini gösteren fotoğraf Murat’la nişanlandığımız gün çekildi, 6 Kasım 2016… O günlerde 84 kiloya ulaştığımdan haberim yoktu, tartıyla karşılaşmamak için elimden geleni yaptığım günlerdi ve zaten annem de evimizdeki tartıyı banyonun rengine uygun olmadığı için attığından beri eve bir yenisi alınmamıştı. Yazın ameliyat olmuş, tam 1 ayımı hiç hareket etmeden yatarak geçirmiştim. Annem her gün nişanı nasıl yapacağımıza dair yeni bir dahiyane fikir geliştiriyordu, nişan için hazırlanmam gerektiğini, diyete başlamak için süremin her geçen gün azaldığını biliyordum. Zayıflamak için diyete başlamak sadece sağlıklı beslenmeye çalışmaktan birazcık daha farklı bir durum. Zayıflamak için beslenme programınıza sadık kalmalı ve disiplinli bir şekilde ilerlemelisiniz, öyle ‘Aman bugün pazar yaaa, bir şey olmaz bir parça peynir yani, kilo yapmaz ki bu!’ türü laflara kanmamalısınız. Tam nişan gazına gelip diyete başladım, bu sefer sevgilim Murat kendi annesiyle son derece gereksiz bir tartışma yaşadı. Bir anda işler tersine döndü, Murat’ın annesi nişana gelmeyeceğim diye tutturdu ve bizim nişan işi tam 2 ay muallakta kaldı. Durum böyle olunca biz de kız tarafı olarak stresli durumlarda en iyi yaptığımız şeyi yaptık, sürekli yedik.
Bu anlattığım dönemde tabii ki 55 kilo değildim ama 75 kilodan iki ay içinde 84’e çıktım. İşe gelirken aldığım poğaçalara, akşam eve gittiğimde yediğim tatlılar eklendi. Annem, babam ‘Bir haber var mı? Ne olacak, nişanı ne yapıyoruz?’ diye her sorduğunda ben ağzıma bir şeyler tıkıştırdım. Tabii ki hiçbir kıyafetime sığmadığım gibi, annem ‘yeter kızım yeme’ dediğinde sinirlenip daha fazla yedim, hatta annem görmesin diye çantama gizleyip odama kaçırdığım cipsleri kendime uyuyor süsü vererek karanlıkta yedim.
Derken 5. günün şafağında Murat’ın yurt dışında yaşayan Veda ablası imdadımıza yetişti ve eşi Alex ile Murat’ın annesini yumuşatıp, anne oğulu barıştırdılar. Tabii ki bu çok güzel bir gelişme oldu bizim için, fakat sonrasında başıma gelecekleri hiç hesaba katmamıştım… O hafta perşembe akşamı Murat beni aradı ve aynen şu cümleyi kurdu ’Seni istemeye cumartesi günü mü, yoksa pazar günü mü gelelim?’. O anda yaşadığım şoku size anlatamam, ama tabii ki ‘2 ay bekleyin kilo vereyim öyle gelin’ diyemedim, son derece saçma bir diyalogdan sonra pazar gününe kadar ancak hazırlanabileceğimize karar verip telefonu kapattık ve o anda kendimi hep başıma gelmesinden korktuğum bir durumla baş başa buldum… Şişmanlıktan hiçbir nişan fotoğrafında güzel çıkmayacaktım, kendime istediğim gibi bir elbise alamayacaktım ve hayatım boyunca o iğrenç halimin fotoğraflarına bakıp o günü hatırlamak zorundaydım.
Böyle bir duruma düştükten sonra kendinizi akışa bırakmaktan başka bir çareniz kalmıyor, ben de kendi düşlerimi bir kenara bırakıp öyle yaptım. Cuma iş çıkışı annemle bir alışveriş merkezinde buluştuk ve bana şık bir elbise aramaya koyulduk. Hangi elbiseyi beğensem bana uygun bedeni yok ya da kolumdan bile geçmiyor. Şimdi adını vermeyeceğim bir mağazada bana acıyan bir satış görevlisi üstüme olabileceğine inandığı 10 tane gece elbisesini kabine dizdi ve bana zorla elbiseleri giydirmeye çalıştı. İnsanlar size iyi niyetle yaklaşınca ‘Hayır, bu bana olmaz' demek olmuyor tabii, bir de umut faktörü devreye girince zavallı kadın elbiseleri alttan çekiştiriyor, annem bir yandan üstten itiyor, yok! Güzelim gece elbiselerini benim kalçalardan geçirmek için kadıncağız nasıl uğraştı size anlatamam ama hiçbiri olmuyor, olanlar da evlere şenlik. Derken bende film koptu, bir gülmeye başladım, annem ben ve zavallı kadın ölüyoruz gülmekten, zaten o dakikadan sonra gülmeyeceğiz de ne yapacağız?
Saatlerce koskoca alışveriş merkezindeki tüm mağazalara girip, içine sığmayı başarabildiğim birkaç tanesini denedim ama her yeni elbisede umudum daha da azaldı. Elbisenin üst kısmı olsa bu defa etekleri benim koca bacaklarımda kısa kalıyor, alt kısmı olsa bu defa üstü büyük geliyor, üstelik diktirmeye de vakit yok! AVM’deki mağazaların kapanmasına tam 20 dakika kala sanki sihirli bir şey oldu ve vitrinde görüp içimin gittiği ‘Keşke bana olsa’ dediğim gece mavisi kadife bir elbiseye sığmayı başardım. Elbisenin tek sorunu askılı olmasıydı, üzerine halterci kollarımı saklayamayacaktım ama başka çarem yoktu.
Perşembe akşamından, pazar öğlene kadar bizim evdeki herkesin birbirine bağırdığı 3 gün geçirdik. Nişan akşamını ise hayal meyal hatırlıyorum, kime ne dedim ne yaptım, çoğunda patates gibi çıktığım o fotoğrafları ne zaman çektik gerçekten hiçbir fikrim yok. Sonuçta Murat’la nişanlanmıştık ve tabii ki çok mutluyduk. O anda ne giydiğinin ya da kaç kilo olduğunun bir önemi yok zaten...
Ve işte o fotoğrafın üzerinden tam 7 ay geçti ve karşınızdayım! Bütünsel Beslenme Danışmanın Bersu Ekinci ile yalnızca 3 ayda tam 22 kilo daha zayıfladım ve neredeyse beğendiğim tüm elbiseleri giyebilecek forma ulaştım. 22 kilo verince hayatımdaki sorunlar bir anda uçup gitti mi? Tabii ki hayır! Sanırım hayatın bir denge prensibi olarak bir sorun bitince diğeri başlıyor. Sadece bir gün aniden Murat arayıp ’15 güne düğünümüz var! Çabuk hazırlanıyorsun’ derse artık ‘Ay çok şişmanım, nasıl gelinlik bulacağım!’ diye düşünmeyeceğim…
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."