Çocuklarda zaman zaman eğitim öğretim hayatının belirlli noktalasrında okuma yazma konusunda güçlük yaşanabilir. Bu tarz durumlarda çocuğa bağırıp kızmak yerine farkına varmanız gereken nöropsikiyatrik bir bozukluk olup olmadığına emin olmak gerekir. Bireylerde yaşanan bu tarz nöropsikiyatrik bir bozukluk denilen disleksi her ne kadar aileler tarafından fark edilmede zorluk çekilsede oldukça dikkat edilmesi gereken noktalardan biridir. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzm. Psikolog Leyla Arslan Özcanlı, bireylerde öğrenme güçlüğüne dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
ÇOCUK OKUMA YAZMA VE SAYISAL İŞLEMLERDE ZORLANIYOR!
Disleksi, nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Bir birey eğer kendisinden beklenen düzeyde okuma – yazma yapamıyorsa, ya da matematik yapamıyorsa öğrenme güçlüğünden şüphe ediyoruz. Fakat bu bireylerin aynı zamanda zihinsel bir sorunları yoktur. Tanısı koyulurken özgül öğrenme güçlüğünün, zekâ testi mutlaka yapılır. Zeki olmasına rağmen okumayı anlamakta, okumakta ve okuduğunu yazmakta, ayrıca sayısal işlemlerde normal çocuklara göre çok zorlanırlar. Aslında bu 3 alt boyutta alabiliriz bunu. Okumayı öğrenememek, yazmayı öğrenememek, sayısal işleri öğrenememek gibi…
OKUMA- YAZMADA HARFLER KARIŞTIRILIYOR
Okuma hataları deyince genelde “b” – “d” harfleri çok karışır, harfler atlanır “ve”, “ev” gibi okunabilir, “m”ler “n” gibi okunabilir, “e”-“a” sesleri karışır. Aynen böyle okuduğu için yazıyı da böyle yazabilir. Bu çocuklar okula başladıkları zaman böyle bir sorunla yüzleşirler.
Aslında bu durumun okul öncesi çağda da yani 3 yaşından sonra da bizim tarafımızdan tespit edilmesi kolaydır; ama çoğu kez aileler bunun çok farkına varmaz. Doğrusu okulun da ikinci devresinde netleşir durum. Okuma bu şekilde olunca, yazmada da aynı hatalar olur. Matematikte de aslında çarpım tablosunu öğrenemez bu çocuklar. Bunun daha önceki gelişim evrelerinde anaokulunda ise bu çocukların sağ – sol yönünü karıştırdıkları, sağı ve solu öğrenemedikleri bazı kavramları, bazı ince motor hareketleri yapamadıklarını görürüz.
ÇATAL KAŞIK TUTMADA GEÇ KALIYORLAR!
Örneğin; bu çocuklar çatal – kaşık kullanmada da çok geç kalırlar. Dengede yürüyemezler, sek sek oynayamazlar, düğüm atamazlar. Bunlar 3 yaşına kadar yapılması gereken işlerdir. Bunları yapamazlar yani uğraşsalar bile bu alanda güçlükleri vardır. Fark edilmezse eğer ve bu öğretilmezse bu güçlük okuma-yazmaya kalem, tutmaya kadar uzayabilir. Burada klinik pratik diye takip ettiğimiz 3. ve 4. sınıfa kadar gelmiş ve okuma-yazmadan nefret eden; ama zekâsı yerinde olan çocuklarla çok karşılaşıyoruz.
PROBLEM FAEK EDİLMEYİNCE OKULU BIRAKMAK ZORUNDA KALIYORLAR!
Bunlara baktığımız zaman, ortalama şunları görüyoruz: çocuklarda aslında uzay algısı da bozuluyor. Uzay algısı deyince; mesela ters algıları oluyor. Bir test yaptığımız zaman; diyelim ki bir şekil verdik. Bunu ‘Yazın-çizin’ dediğimiz zaman ters olarak döndürüyor şekli. Yazıları da aynı görüntüsü gibi ters yazabiliyor. Verdiğimiz şekilleri de yukarıdan aşağıya doğru döndürüyor. Herkeste böyle bir durum yok ama özgül öğrenme güçlüğünü zor kılan durum aslında bu.
Çocuğun bu durumunu anne – baba eğer fark etmezse, çocuk ders çalışmıyor, neden yapmıyor diye detaylı olarak düşünmek zorunda. Gerçekten çocuğun bu sorunu o kadar büyük ki ve bu anlaşılmadığı zaman o kadar farklı sorunlara neden oluyor ki çocuklar okulu bırakmak zorunda kalıyorlar ve okulu sevmiyorlar aslında başarılı olabilecekleri halde. Gerek dünyada gerek Türkiye’de yapılan araştırmalarda böyle çocukların üçte biri okulu sevmediği için bırakıyor. Üçte biri tamamen tedavi ediliyor, doğru kişi ve tekniği buluyor; diğerleri de yapabildiği halde lise düzeyinde bırakıyor ve üniversiteye devam etmiyor.