SAKİN OLMAYI ÖĞRENİN!
Anne ve babaların yeme problemlerine karşı gösterdikleri ilk tepkinin 'sinirlenme' ve 'çocuğu zorlama' şeklinde olduğunu hatırlatan Temur, "Yeme problemi yaşayan çocuklar sert tepki gördüklerinde sorun kronik bir hal almaya başlayabilir. Öncelikle aileler çocuğa karşı zorlama alışkanlıklarından vazgeçmelidir. Çocukla inatlaşmak, ödül ve ceza tehditleriyle sorunu aşmaya çalışmak durumu sadece kötüleştirir" dedi.
KONTROLLÜ SERBESTLİK UYGULAYIN!
Özellikle annelerin 'çocuğum aç kaldı' endişe yaşadıklarının hatırlatan Temur, şöyle devam etti:
"Aileler, özellikle de anneler haklı olarak yeme bozukluklarının çocukların gelişimini olumsuz etkileyeceği endişesi içinde olurlar. Uzun süreli yeme bozukluklarında bu bir risk oluşturmakla birlikte, aileler kısa süreli 'kontrollü serbestlik' uygulayabilirler. Çocukları yemek yemek istemediğinde onların tercihlerine saygı göstererek çocukla yemek arasında oluşan olumsuz bağı ortadan kaldırabilirler. Aile içinde kriz olmaktan çıkan yemek saatleri bir süre sonra çocuğu yemek yemeğe yaklaştıracaktır.
YEMEK VARKEN KİMSE AÇLIKTAN ÖLMEZ
'Yiyecek bir şeyler varken kimse açlıktan ölmez' bunu ailelerin sıklıkla hatırlaması gerekir. Örneğin, bir öğünde yemek yemeyi reddeden çocuk, diğer öğünde açlık hissiyle kendiliğinden yeme eğilimi gösterebilir."
ATIŞTIRMALIKLARA DİKKAT!
Atıştırmalıkların hem lezzetli hem de cezbedici olduklarını ve iştah kontrolünü zorlaştırdığını hatırlatan Temur, "Çocukların ara öğünleri onların iştahlarını kesmeyecek nitelikte ve zamanlamada olmalıdır. Aileler açıkma sürelerini bozucu davranışlar sergilememeli ve çocuklara sürekli bir şeyler yeme teklifinde bulunmamalıdır" önerisinde bulundu.