Çocuklar da depresyona girebilir!

Depresyon sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda hatta bebeklerde de görülebilir. Anne ve babalar bu belirtilere dikkat etmeli!

Çocuklar da depresyona girebilir!

Sebepsiz ağlama, saldırgan davranışlar, kuralları reddetme, kendine ve diğerlerine zarar verme, iştahta ve uykuda bozulma, alt ıslatma, parmak emme, konuşma sorunları, öğrenme sorunları, aileden ayrılma kaygıları gibi davranış bozulmaları...

Çocuğunuzda bu belirtilerden birkaçı varsa dikkat! Çocuğunuz depresyonda olabilir...

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Hande Sinirlioğlu Ertaş, anne ve babaları uyardı ve şu açıklamalarda bulundu:

“Depresyon stres, üzüntü ve olumsuz yaşam olaylarına karşı verilen duygusal, zihinsel ve davranışsal değişimlere neden olan psikiyatrik bir hastalıktır. Her üzüntü veya stres depresyon habercisi olmadığı gibi, kimi zaman ifade edilebilir olmayan faktörler de depresyona neden olabilmektedir.

Çocuklar ve bebekler de depresyona girebilir!

Çocuk psikolojisinde en sık karşılaşılan sorulardan biri çocukların depresyona girip girmediğidir. Çocuklar da, hatta bebekler de depresyona girerler.

Her yaş dönemine ait tetikleyici yaşam olayları ve depresyon semptomları farklı olmakla birlikte ilk çocukluk dönemi depresyonunda önemli etkenler anne-babalar ve bakım koşulları ile ilişkilendirilmektedir. Depresif belirtiler de yaşa ve gelişim süreçlerine bağlı olarak değişim göstermektedir.

Dil, zeka ve sosyal gelişimde yavaşlamaya dikkat!

Bebeklik döneminde görülen depresyon, genellikle yeterli duygusal destekten yoksun olmaya bağlıdır. Fizyolojik ihtiyaçların karşılanması dışında bebeklerin korunduklarını, sevildiklerini ve güvende olduklarını hissetmeye ihtiyaçları vardır. Bu dönemde depresyon belirtileri çocuğun dil, zeka ve sosyal gelişiminde yavaşlama ve gecikmelerdir. Gelişim gecikmelerine iştah, uyku sorunları, sık ve aşırı ağlama ile huzursuzluğun da eşlik ettiği görülür.

Konuşma ve öğrenme sorunları yaşanabilir

2-7 yaşları arasını kapsayan ilk çocukluk evresi, çocuğun dış dünyaya karşı duyarlılığının ve farkındalığının arttığı, pek çok alanda temel gelişimini tamamladığı dönemdir. Bu dönemde ailenin önemi devam etmekle birlikte, sosyal ilişkiler, kendini diğerleri arasında ortaya koyma, gelişen becerilerini sergileme de bu yaş dönemi çocuklarının önemli sınavları arasındadır.

Ayrıca bu yaşlarda çocuk, dünyasında yaşanan değişimlerin veya sorunların da daha çok farkına varmaya başlamıştır. Artık annesi veya babasının birbirleri ile olan ilişkilerine karşı da oldukça hassastır. Bu dönemin çocukları problem çözme veya duygularını yetişkin düzeyinde ifade etme becerisini henüz geliştirmektedirler.

Bu nedenle çocukluk döneminde yaşanan depresyonlarda, yetişkin depresyonlarından farklı belirtiler gözlenmektedir. Çocuklar mutsuzluğu belirgin bir şekilde ortaya koyabileceği gibi saldırgan davranışlar, kuralları reddetme, kendine ve diğerlerine zarar verme gibi davranış bozuklukları da görülebilir.

İştahta ve uykuda bozulma olabileceği gibi çocuklar bu dönemde kazanmış oldukları becerileri kaybedebilir. Çocuklarda alt ıslatma, parmak emme, konuşma sorunları, öğrenme sorunları, aileden ayrılma kaygıları gibi davranış bozulmaları da gözlenebilir.

Saldırganlık ortaya çıkabilir

7 yaş sonrası görülen depresyon, ilk çocukluk dönemine benzer görüntülerde karşımıza çıkmakla birlikte bu dönem çocuklarının temel sorunları sosyal ilişkiler, akademik alan ve kurallı okul ortamına uyumdur. Bu yaş döneminde çocuklar duygularını daha iyi ifade edebilme becerisi geliştirmiş olmakla birlikte davranım bozuklukları halen depresyon habercisi olabilmektedir. Bu yaş döneminde okulda uyum sorunu yaşayan bir çocuk, arkadaşları arasında daha fazla alay konusu olmamak için evde aileye karşı gelme davranışları geliştirebilir. Ders başarısı düşen bir çocuk, yaşadığı sıkıntıyı ifade etmek yerine arkadaşlarına karşı saldırgan davranışlarda bulunarak kendini ortaya koymaya çalışabilir.

Aileler gözlemci olmalı

Bebeklik döneminden başlayarak her yaşta, farklı belirtiler ile ortaya çıkan depresyonun, bir mutsuzluk ya da dönemsel bir sıkıntıdan farklı olduğunun bilinmesi; uzun süreli veya kişide yoğun etki bırakan tetikleyici durumların beynin kimyasal dengesini bozduğunun farkındalığı depresyona yaklaşım açısından önemlidir. Depresyonun ortaya çıkması veya tedavisi, biyolojik faktörlerle ilişkilidir.

Depresyonun altında yatan biyolojik faktörler benzer olmakla birlikte benzer stres durumlarının her zaman veya her çocukta depresyona neden olmadığı da görülmektedir. Bireysel faktörler, genetik yatkınlık, çevresindekilerden model alma, aile tutumları, aile desteği ve okul desteği depresyonun ortaya çıkmasını veya var olan depresyonun tedavisi sürecini etkilemektedir.

Ailelerle yaptığımız görüşmelerde öncelikle onlara çocuklarda yaşanan duygusal ve davranışsal sorunların, davranış değişimlerinin önemini sık sık vurguluyoruz. Her çocuk onay ve ödül alma hevesi içindedir.

Çocuklar sorun yaşadığında yaramazlık, şımarıklık, dönemsel mutsuzluk açıklamaları asıl problemin fark edilmesini geciktirmektedir. Gelişimsel süreçlerin devam ettiği çocukluk yıllarında sorunların üstünün kapatılması, kalıcı ve daha büyük sıkıntılara neden olur. Ailelerin çocuklarına karşı duyarlı ve gözlemci olması, yaşanan davranış sorunlarının uzun süreli ve yaşam kalitesini bozucu niteliğini fark etmesi ve uzman desteği alması önemlidir.

Erken teşhis hayat kurtarır

Davranım sorunları yaşayan çocukla yapılan klinik görüşmelerde durumun biyolojik ve psikolojik yönleri uygun tetkikler ile araştırılacak, gerekli biyolojik ve psikolojik tedavi süreci belirlenerek aile ile işbirliği halinde yürütülmesi sağlanacaktır. Depresyonun bir “hastalık” olduğu, her hastalıkta erken teşhis ve uygun tedavinin ne denli “hayat kurtarıcı” olduğunu unutulmamalıdır.

Yorumlar