Sahip olduğumuz tek tip eğitim sistemi, ister istemez genellemeler yapılarak ve buna göre standartlar oluşturularak hazırlanmıştır. Oysa, her birey farklı öğrenme stiline sahiptir ve algı biçimleri değişkenlik gösterir. Görsel, işitsel ve kinestetik (dokunsal, bedensel) olmak üzere üç ana başlıkta toplanan algı biçimlerinin her biri aslında her insanda farklı düzeylerde bulunmaktadır.
Çocuklarımızdan, anne-babalar, öğretmen ve eğitmenler olarak çoğu zaman, aynı anda, aynı bilgiyi, aynı şekilde öğrenmelerini beklemek, yersiz kıyaslamalara ve yetersizlik duygusunun artmasına sebep olmaktadır. Bu durum hem çocuğun motivasyonunu düşürmekte hem de aileyi çaresiz bırakmaktadır.
Genellikle, çocuklarımız okula başladıktan sonra bazı derslere olan ilgisizliği, bizlerde, dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu yaşadığına dair fikirler uyandırır. Öğretmenler ve anne-babalar çocukların algı biçimlerine uygun olmayan eğitim metotlarının farkına varamadan çocuğun başarısız olduğuna karar verebilirler.
Görsel algısı gelişmiş bir çocuğun işitsel algıyı esas alan bir eğitim metodunda başarılı olması beklenemeyeceği gibi kinestetik algıya sahip bir çocuğun işitsel ya da görsel eğitim metotları ile başarılı olması da beklenemez.
Her çocuk bir miktar görsel, bir miktar işitsel ve bir miktar da kinestetik algıyla dünyaya gelir. Ancak bir algı biçimi diğerlerinden baskındır ve bu önceden saptanıp eğitim programı buna göre belirlenebilirse çocuğun anlama ve başarı düzeyi arttırılabilir. Okullarımızda verilen eğitim modellerine uyum sağlayamayan, odaklanma sorunu ya da dikkat eksikliği tanısı konulan çocuklarımızın baskın algı biçimlerine uygun eğitim modellemeleri ile başarıyı yakalayabilmesi mümkündür.
Devletin imkânları ile her öğrenciye özel eğitim uygulamasının henüz mümkün görünmemesi söz konusu olduğu için, okul öncesi eğitim kurumları, etüt merkezleri, dershane, bilim-sanat merkezleri ve kurslar gibi okul dışı yardımcı eğitim kurumlarına büyük bir sorumluluk düşmektedir. Algı testleri sonuçları öğretmenlerle paylaşılarak özel durumu olan çocukların algılarına uygun materyallerle desteklenen eğitim almaları teşvik edilebilir. Öğretmenler konuları anlatırken kitap, resim, fotoğraf gibi görsel materyalleri kullandığı gibi dokunsal algıya sahip çocukları da unutmamalı, dokunarak anlayabilmelerini sağlayacak ekipmanlar yardımıyla ya da spor ve oyun gibi bedensel aktivitelere yer verilerek öğrencilerine ulaşabilirler.
Çocuğunuzu gözlemleyerek, anlayamadıklarını ifade ettikleri ya da odaklanamadıkları dersleri başka metotlarla öğretmeye çalışmak ya da bu konuda bir uzmandan (okulların rehber öğretmenlerinden veya öğretmenlerinin yönlendirdiği kişilerden) yardım alarak onun hazırladığı program doğrultusunda destek eğitimi vermek mümkündür.
Çocuğun algı biçimi yaşamı boyunca çevresel faktörlerle değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle diğer birçok testte olduğu gibi, algı biçimi ölçeği de altı ayda bir tekrarlanmalıdır.
Çocuklarımıza öğrenme yolculuklarında destek olmak için; onları anlayarak, gözlemleyerek ya da uzman yardımı alarak doğru eğitim metodunu belirlemek mümkündür. Bu durum, öğretmenlerimize büyük sorumluluklar yüklemektedir. Çoğu zaman eğitmenlik vasıflarının yanında bir psikolog, bir anne, bir baba, bir arkadaş gibi yaklaşımlarda bulunmaları, öğrencileriyle aralarındaki ilişkiyi sağlamlaştıracak ve başarı düzeylerini arttıracaktır.
Eğitim evde başlar. Ancak çocuklarımızın başarısı ve olumlu motivasyonu için anne-babaların öğretmenleriyle işbirliği yapmaları çok önemlidir. Unutmamalıyız ki, gelecek çocuklarımızın elindedir ve öğretmenlerimiz de en değerli varlıklarımız olan evlatlarımızın ışık kaynağıdır.