İnvazif serviks kanseri; görülme sıklığı açısından 1990'lı yıllara kadar tüm kadın genital kanserleri arasında birinci sırayı tutarken günümüzde ikinci hatta üçüncü sıraya düşmüştür. Ama yine de günümüzde her yıl dünyada 450-500 bin kadında serviks (rahim ağzı) kanseri teşhis edilmekte, tüm tedavilere rağmen de 200-250 bin kadın bu hastalıktan dolayı da ölmektedir. Bu rakamlar hastanelerde kayıtlara geçen ve istatistiklere giren rakamlardır. En az bu rakam kadar vakanın da hiç doktora gitmediğini ve ölüm nedeninin bilinmeden defnedildiğini söylemek pek abartılı olmaz sanırım.
Tıbbi detayların ve teknik verilerin mesleğimiz dışındaki okuyucuları sıkacağı düşüncesiyle ben sadece rahim ağzı kanserlerinin oluşumundaki risk faktörlerini, bu konudaki yeni görüşleri ve tarama yönteminin yararlarını kısaca anlaşılır bir şekilde özetlemek istiyorum.
En sık görülme yaşı 45-59 arası olmakla birlikte 20 ila 80 yaşları gibi geniş bir yaş diliminde de görülebilir. Ülkemizde ise en çok 40-60 yaş arasında görülmektedir.
Serviks kanserine yakalanma oranının Müslüman toplumlarda, yahudilerde ve rahibelerde az görülmesi buna mukabil Hindistan'da, Tayland'da, zencilerde ve hayat kadınlarında çok daha sık görülmesi, bilim adamlarını kanser ile seksüel yaşam tarzı arasında bir ilişkinin varolup olmadığını araştırmaya yöneltmiştir.
Tüm çalışmalar rahim ağzı kanser tehlikesinin erken evlilik veya küçük yaşlarda koitusa (cinsel ilişki) başlamanın kansere zemin hazırlayan duyarlı bir zaman dilimi olduğu görülmüştür. İki veya ikiden fazla partnerle ilişki ise risk faktörünü daha da arttırmaktadır. Hindistan'da kızlarda evlilik yaşı 13-14 civarındadır. Bu ülkedeki serviks kanserinin fazla oranda görülmesinin sebebi erken evlenmeye ve cinsel ilişkiye küçük yaşta başlanmaya bağlanmaktadır ve ilk cinsel birleşme ile kanserin saptanması arasıdaki ortalama gizli peryodun yaklaşık 10 yıl civarı olduğu iddia edilmektedir.
Cinsel ilişkilerle bulaşan infeksiyonlarında (Venerien Hastalıklar) Servix kanserlerinin oluşmasında etyolojisinde önemli rol oynadığı iddia edilmekte ve Gonorrhea, Sifiliz, Klamidya, Trikomonas, Kandidia, Herpes ve Papillomlar bu grup içerisine alınmaktadır. Bunların içerisinde ise en çok Herpes Simplex tip 2 (HSV) ile Human Papilloma Virüs (HPV)'dir. Bu infeksiyon alınldıktan 5 sene sonra Dysplasia (hücre yapısı ve şeklinde bozukluk) 10-15 sene sonra da "corcinoma in situ" beklenmelidir diyenler vardır. Kanında HSV tip 2 nin antikor titresi yüksek bulunan kadınlarda servix kanseri gelişme eğilimi diğer kadınlara oranla 8-10 kat daha fazla olduğu görülmüştür. Bir iddiaya göre HSV-2 vur-kaç ortamı hazırlamakta, arkadan HPV Carsinogenesisi yürütmektedir. Kısaca söylemek gerekirse bu iki virüsün beraberce rahim ağzı kanserlerinin oluşmasmd önemli ve etkin rol oynadığına giderek daha çok inanılmaktadır.
Her iki virüs infeksiyonu da genç kadm hastalığıdır. En çok 20-40 yaşları arasında görülür. Serviks kanserlerinin görülme yaşları da son 10-15 senedir, genç yaşlara doğru çekilme göstermektedir. Acaba virüs-kanser ilişkisi bir rastlantı mıdır, yoksa sebep-sonuç ilişkisi midir? Şimdilerde bu konu tıbbm tam aydınlatamadığı ama yoğun çalışma sahası içine aldığı bir konudur.
Servix kanserinin oluşması ile cinsel ilişki arasındaki bağ araştırılırken erkek faktörünün ve sperm morfolojisinin (yapısının) özellikleri de incelenmeye alınmıştır.
Sünnetsiz erkeklerdeki Smegmamın içerdiği mikroorganizmalar cinsel ilişki sonucu kadmda çeitli vaginitislere yol açarak vaginanın normal florasını bozmakta ve partio epiteli sürekli tahrişe uğramaktadır. Sürekli tahriş teoris ide kanserlerin oluşumunda çok önemli yeri olan bir teoridir. Hayvan deneylerinde de mikroorganizmalar ihtiva eden Smegmalarla farelerde rahim ağzı kanserinin geliştiği görülmüştür. Erkeklerin sünnetli olması bu açıdan önemlidir (Sünnetli erkeklerde Smegma olmaz). Müslüman ve yahudilerde Servix kanserinin daha az oranda görülmesinin nedeni bu toplumlardaki erkeklerin sünnetli olmasına bağlanmaktadır.
Meninin (spermlerin) özelliği üzerinde de durulmuştur. Menideki spermatozoidler servix hücreleri (ana rahminin ağzındaki hücreler) tarafından fagosite edilmektedir (parçalanmaktadır). Parçalanan spermatozoidlerin baş kısmında taşman DNA açığa çıkmakta ve içine girdiği rahim ağzı hücresinin genitik şifresini bozarak onu anarşik proliferasyona itmektedir (anarşik üreme). Her erkek spermatozoidinin baz-protein içeriği dediğimiz kimyasal yapısı farklıdır. Menideki protamin/histon oranı yüksek olmasının kanserojen (kanser yapıcı) olarak etki ettiği bilinmektedir. Bu kategorideki eşler için 'yüksek rizikolu eş' tabiri kullanılmaktadır. Serviks kanserlerinde Risk Faktörlerini satır başları ile yazarsak;
- Çok eşlilik ve partnerinde ayrıca çok erkekle ilişkili olması
- İlk kaitus yaşının ve gebelik yaşının 20'den küçük olması
- HSV – 2
- HPV – Özellikle Tip 16 veya 18 taşıması
- HIV
- Yüksek doz gestajen ihtiva eden oral kontraseptivleri uzun süre kullanma
- Sperm DNA sındaki bozukluk
- Vaginitisler
- Hijyenik koşulların iyi olmaması
Genetik özellikler
Taramanın önemi olayı erken dönemde yakalamaktan yatar. Maalesef bizim kadınlarımız Jinekolojik normal kontrolleri bırakınız jinekolojik muayeneyi dahi sevmez. Halbuki kanseri belirti vermediği dönemde yakalamak çok önemlidir. Kanserin başlangıcından itibaren çok ilerlemiş dönemine kadar ki 'evre'ler vardır. Erken evrede teşhis hayat kurtarır. Dünya Salık Örgütü erken evrede tedavisi yapılan serviks kanserinde sağkalım oranını yüzde 85-87 olarak vermekte, son evrede ise bu oran yüzde 10 lara kadar düşmektedir.
Teşhiste kullanılan tarama yöntemleri kolay, ağrısız ve ucuzdur. Başlıca tarama yöntemleri vaginal smear alınması, kolposkopi ile bölgenin incelenmesi servikal kanal içinin küretajı ve şüpheli yerlerden biopsi yapılmasıdır. Bizim kadınlarımıza tavsiyemiz özellikle 35 yaşmdan sonra 45'e kadar senede bir defa kontrol muayenelerini yaptırmaları 45 yaşından sonra da her 6 ayda bir mutlaka jinekolojik muayene olmalarıdır.
Biz Esenler Hayat Hastanesi olarak bütün bu tarama metotları ile halkımıza hizmet veriyoruz. İş işten geçtikten sonra dövünmenin kimseye faydası olmamaktadır. Tabiiatta yaygın bir şekilde 'dert' veya 'dertler' vardır, ama bunların 'devası' veya 'çaresi' de vardır.