Hormonların, yeme alışkanlıklarımızı etkiliyor olabileceği, ortaya atılan yeni bir teori değil. Regl dönemlerinde onlarca kadın 1 hafta boyunca kutu kutu çikolata ve kurabiyeyle yaşıyor.
Fakat son günlerde, yeni bir araştırma hormonal dengesizlikleri "Binge Eating" denilen aşırı miktarda aburcubur ve yemek yeme alışkanlığıyla ilişkilendiriyor.
Yapılan araştırmanın başındaki isim Psikolog Doktor Yong Xu, "Daha önceki çalışmaların, sıradışı yeme alışkanlığı geliştiren kadınların menstural dönemlerinde işlevini yerine getirmeyen östrojen hormonu ön plana çıkıyor. Yeme bozukluklarında işlevini yitiren östrojen hormonunu sebep gösterebiliyoruz." diyor.
Araştımacılar, düşük östrojen seviyesinin, aşırı yeme alışkanlığını arttırdığını ve buna karşılık artan östrojen seviyesinin, aşırı yeme alışkanlığını azalttığını ortaya koyuyor.
Yalnızca tek bir kadında bile araştırmanın etkileri çok net olarak görülebiliyor. Östrojen hormonundaki dengesizlikler, kadının yeme alışkanlıklarına da yansıyor. Ortaya çıkan bulgularda östrojenin, serotonin üreten sinir alıcıları gibi çalıştığı söylenebiliyor. Serotonin hormonu ise, insanların yalnızca mutluluk hislerini değil aynı zamanda iştahlarını da kontrol ediyor.
Yüksek östrojen miktarı vücudun daha fazla serotonin üretmesine imkan verirken, aşırı yemek yeme isteğini de aynı ölçüde azaltıyor.
Aşırı yeme bozukluğu ,insanlar arasında en yaygın görülen yemek alışkanlığı sorunlarından ve büyük porsiyonlardaki yiyecekleri kısa bir sürede tüketmeye deniyor. Bu rahatsızlık toplumun %5'iyle %10'u arasında bir kesimini etkiliyor.
Dr. Xu, uzun yıllar boyunca hastalara yalnızca fazla yemek yememelerinin telkin edildiğini söylüyor. Aşırı yeme bozukluğunun nasıl başladığını tespit edemediklerini belirten Xu, yapılan araştırmanın bu hastalığı önlemek için önemli bir adım olduğunu söylüyor.
Östrojen terapisi hastalar için en kesin tedavi olarak görülürken, Dr Xu, hastaların sahip oldukları beslenme alışkanlığının meme kanseri riskini arttıran bir beslenme düzeni olduğunu belirtti.
Bununla birlikte araştırmacılar, beyinde östrojen seviyesinin kısıtlandığı alanı tespit edebiliyor ve serotonin alıcılarına ulaşabilen GLP-1 adı verilen bir bileşke geliştirerek, vücudun meme kanseri dökusu gibi, östrojene duyarlı olan bölgelerini hedeflemeden bu alıcılara ulaşabiliyor.
Dr. Xu, birçok soya gibi yiyecek tipinin ve bitkisel maddenin vücutta östrojen taklidi yapabildiğini ve araştımanın etkililiğinde gerçek östrojen ve östrojen taklidi yapan maddelerin karışık olduğunu da sözlerine ekliyor.
Bazı araştırmalar, belirli yiyeceklerin faydalarını ortaya koyarken, bazıları ise kremler, otlar ve beslenmeye dayalı alternatif tedavi biçimlerinin insan sağlığını olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Bahsedilen araştırma hala devam ediyor. Araştırmacılar geliştirdikleri özel GLP-1 bileşiminin patentini alma yolunda.