Sağlık Bakanlığı'nın rakamlarına göre alınan önlemlere ve yapılan uyarılara rağmen HIV/AIDS vakaları her geçen yıl artış gösteriyor. 2011 yılı sonu itibarıyla bildirimi yapılan 5 bin 224 HIV/AIDS vakasının 3 bin 723'ü erkek, bin 501'i kadın. Hastalık yoğun olarak 20-45 grubundakilerde görülüyor. Yaklaşık 2 bin kişinin bu hastalıktan tedavi gördüğü tahmin ediliyor.
'En büyük sebebi korunmasız cinsel ilişki'
Bakanlığa en fazla vaka bildirimi yapılan bölge Marmara, il ise İstanbul. Bunu sırasıyla Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Adana ve Bursa illeri izliyor.
Vakaların yaklaşık yüzde 16'sını oluşturan yabancı uyruklu hastalar ise Ukrayna, Moldova ve Romanya'dan. Sağlık Bakanlığı verilerine göre enfekte olanların yarısından çoğu hastalığı korunmasız cinsel ilişki yoluyla almış.
Türkiye'nin riskleri
HIV enfeksiyonu konusunda çalışmalar yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Enfeksiyon Hastalıkları Ünitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, HIV/AIDS vakalarında Türkiye'nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Batı Asya bölgesinde katlı artışlar görüldüğünü söyledi.
Doğumsal geçişin verilen mücadele sonucu neredeyse sıfırlandığını, vakaların büyük bölümünün virüsü korunmasız cinsel ilişkiyle kaptığını anlatan Ünal, Türkiye'nin konumu itibarıyla riskli ülkelerin başında geldiğini vurguladı.
Yeterli cinsel eğitim almayan genç bir nüfusa sahip olması, ülke içi ve dışarıdan göç hareketleri, ticaret yolları üzerinde bulunması ve damar içi uyuşturucu kullanımındaki artışın Türkiye'nin risklerini artırdığına dikkati çeken Ünal, şunları belirtti:
“6 bin civarındaki vaka sayısı nüfusa oranla az görülebilir ama yüzde 10-12 civarındaki artış hızı oldukça yüksek. Bu artış hızıyla vaka sayısının belirli bir orana ulaşması, toplumda bulaşın artma riskini beraberinde getirecek. AIDS artık ölümcül değil kronik hastalıklar arasında sayılıyor. Etkin tedavi, iyi bir koruma yöntemidir aynı zamanda.”
'Virüs sıfıra yakın bir orana indirilebiliyor'
Mevcut tedavi yöntemleriyle virüsün vücuttan tamamen çıkarılıp atılamadığını, ancak viral yükün neredeyse sıfırlanabildiğini ifade eden Ünal, “Ana tedavi virüsün çoğalmasını önlemeye yöneliktir. Bağışıklık sisteminin çökmesiyle ortaya çıkan fırsatçı enfeksiyonlarla baş etmek ve yan etkileri ortadan kaldırmak da bir diğer amaçtır” diye konuştu.
AIDS'e neden olan virüsün çoklu ilaç kullanmayı gerektiren bir yapısı olduğunu, hastaların genellikle birden fazla ilaç kullanmak zorunda kaldığını ifade eden Ünal, “Tedavi hayat boyu sürmelidir. Aksi halde virüs hemen çoğalır. Tedavide yan etkileri ve direnci iyi yönetmek ana hedeflerdendir” dedi.
Prof. Dr. Ünal, ilaçların gerektiği gibi alınması halinde direnç sorunuyla karşılaşılmadığını vurguladı.
Son yıllarda çoklu ilaç yerine geçen, dirençli vakalarda bile etkili yeni ilaçlar geliştirildiğini anlatan Ünal, bu ilaçların yan etkilerinin de neredeyse olmadığını söyledi.
'En büyük sorun hastalıklar'
Tedavide halen karşılaşılan en büyük sorunun uyumsuz hastalar olduğunu, ilaçların düzensiz kullanımından kaynaklanan direnç problemleri geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Ünal, virüsü taşıyan vakaların bulaşma yolları konusunda çok iyi eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'de hastaların ilaca erişimi konusunda bir sorun yaşanmadığını, tedavi giderlerinin devlet tarafından karşılandığını kaydeden Ünal, “Sünnetin AIDS'e karşı etkili bir korunma yöntemi olduğu artık bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumda. Özellikle hastalığın yaygın olarak görüldüğü Afrika'da sünnet bir korunma yöntemi olarak kabul gördü” şeklinde konuştu.