Mandalay
U Bein Köprüsü;
Tik ağacından yapılmış, 984 direk üzerine kurulmuş ve 1.2 km uzunluğundaki U Bein köprüsü Taungthaman Gölü’nde yer alıyor. 1850 yılında inşa edilen köprü, Tahtadan yapılmış, dünyanın ilk ve en uzun köprüsü olarak biliniyor. Bu yüzdendir ki turistlerin ilgisini çekiyor ve çok sayıda ziyaretçi ağırlıyor.
U Bein köprüsünü hem gün doğumu hem de gün batımında ziyaret ediyoruz. Gün batımı fotoğraflarını çekmek için gittiğimiz ilk akşam anlıyoruz ki tüm kayıkçı tekneleri öncesinde kiralanıyor ve bizim gibi sonradan plansızca gelenlerin tekne ile açılmaları şansa kalıyor. Gruptaki bazı arkadaşlarımız, ısrarları sonucu iptal edilen birkaç tekneye binebiliyor. Ben binemeyenlerden olduğum için ilk anda üzülüyorum, ama sonrasında köprü üzerinde yürümenin keyfine varıyorum, hatta öyle ki ikinci akşam gittiğimizde tekneye gönüllü olarak binmiyorum…
U Bein köprüsünde, gündoğumu fotoğrafı da çekiyoruz. Köprü kıyısına erken saatlerde ulaştığımızda, akşamdan ayarlanan ve bizi beklemekte olan teknelerimize binerek açılıyoruz. Akşama göre ortam daha sakin. Köprü üstünde daha öncesinde ayarlanan bisiklet sürücüsü yerini almış bizi beklemekte. Biz güneşin doğmasını beklerken, bizden önce yol alan ziyaretçiler olduğunu fark ediyoruz. Bir grup fotoğrafçı, balıkçı teknelerini ayarlamış, köprü önünde fotoğraf çekmekte. Hiç rahatsız etmeden biz de onlara dâhil oluyoruz. Komutu onlar veriyor, biz de nasibe ne düşerse çekmeye çalışıyoruz. Bizim de konuya dâhil olmamıza ses çıkarmıyorlar.
Güneş yükselmeğe başlıyor, ayarlanan bisikletliyi kadraja dâhil ederek fotoğrafları çekmeye başlıyoruz.
Az ilerde, bir balıkçı teknesi görüyoruz. Gruptan ayrılarak kendisini fotoğraflamak üzere yanaşıyoruz. Ağ atarken fotoğraflarını çekiyoruz. Arkamızdan diğer arkadaşlar da yanımıza geliyorlar. Biz yeterince görüntü aldığımız için, kıyıya yanaşarak gruptan ayrılıyoruz
Mahagandhayan Budist manastırı;
1914 yılında kurulmuş olan Mahagandhayan manastırı Myanmar’ın en büyük eğitim manastırları arasında yer alıyor. Yaklaşık 2000 civarında keşişe ev sahipliği yapıyor.
Sabah ve öğlen olmak üzere günde iki kez yedikleri yemek seansları turistlerin ilgisini çekiyor! Öğlen yemek saatlerine yakın manastıra ulaşıyoruz, bizden önce gelmiş çok sayıda turist yer alıyor, yemekler hazır, sahiplerini bekliyor. En iyi fotoğraf nereden çıkar, rahipler nerede sıraya dizilir bilemiyoruz. Diğerlerini takip ederek yolun kenarına sıralanıyoruz. Saati geldiğinde, her bir koldan, ellerinde yemek almak için boş kapları ile rahip adayları görünmeye başlıyor. Aralarında ismi konmamış bir anlaşma var gibi sessiz, başları önlerinde, düzenli bir şekilde sıraya dizilmelerini izliyoruz. Karşımızda bizi yok sayan, gözleri yerde, ayakları çıplak yüzlerce sıra halinde geçen keşişleri görüntülemeye çalışıyoruz. Kalabalığın arasında ne kadar başarılı olunabilirse o kadar görüntü alıyoruz.
Bir süre sonra rahiplerin yemek alma merasimi bitiyor, bu kez toplu alanda yemek yenen yerden görüntü alma çabaları başlıyor, içeri girilmesi yasak, aralık kapılardan, pencere önlerinden kimin şansına ne düşerse…
Sokak aralarına geçiyoruz.
Kapılarının önünde yemek hazırlığı yapan öğrencileri görüp, yanlarına gidiyoruz, fotoğraf çekmemize izin veriliyor, hatta beraber fotoğraf bile çektiriyoruz, ama asla kameraya bakılmıyor. Bir tanesi hurmasını bizimle paylaşıyor.
İlerliyoruz, yemek ritüeli bitmiş, sıra bulaşıkları yıkamaya gelmiş, herkes kendi bulaşığını yıkıyor. Sokak aralarında dolaşarak fotoğraf çekmeye devam ediyoruz. Ayrılma vakti geliyor,
Mingun;
Irrawaddy nehrinde tekneyle yaklaşık bir saatlik yolculuk sonrası Eski başkent Mingun’e varıyoruz.
1790 yılında kral ‘Pathotawgyi tarafından yapımına başlanan ancak kral ölünce tamamlanmadan yarım kalan Settawya pagoda ilk anda gözümüze çarpıyor. Kapı girişinde heybetli 2 aslan heykeli yer alıyor ama ilgimizi daha çok pagoda önünde çamaşır yıkayan kızlı erkekli grup çekiyor. Tekneden indiğimiz andan itibaren çevreye yayılıyoruz.
Beyaz tapınak, Hsinbyume Pagoda
Myanmar’da yer alan diğer tapınakların aksine beyaz, sade ve üzerinde simetrik değişik figürler yer alıyor. 1816 yılında ölen karısı anısına Kral Bagyidaw tarafından yaptırılmış. Rivayet o ki Hint ve Budist mitolojisine göre kutsal sayılan Meru dağına benzetilmeye çalışılmış ve evrenin 7 katmanını simgelemek için yedi basamak halinde inşa edilmiş.
“ Hint inanışlarına göre Meru dağı da dünyanın ortasında bulunduğuna inanılarak kutsal kabul edilir, üzerinde ise kutup yıldızının parladığına inanılır. “ (Mircea Eliade)
Tapınakta, rahipler eşliğinde fotoğraf çekimi yapılmasına karar veriliyor. Birkaç arkadaş sakin, kalabalıktan uzak ayrıca çekim yapmak istiyoruz. Amacımız, elinde şemsiyesi olan bir rahibi tapınak önünde görüntülemek. Grup şemsiye almak için beni gönderiyor, Galatasaraylı değilim ama kırmızı rahip kıyafetine sarı şemsiye uyar diyorum. Ricamız üzerine, çevredeki satıcılar aracılığı ile fotoğraf için öğrenci bir rahip adayı buluyoruz, ama kısa süre içerisinde anlıyoruz ki adayımız çok isteksiz, iletişimde zorluk çekiyoruz, üstelik hava da çok sıcak, bir iki deneme sonrası çocuğa daha fazla kıyamıyoruz ve fotoğraf çekmekten vazgeçiyoruz. Sıcak o kadar bunaltıcı ki tapınak kenarındaki küçük kafe tarzı bir yerde oturup, diğerlerinin çekimlerini izliyoruz.
"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."