Kendime ait profesyonel bir özgeçmişi rahatlıkla yazabilirim ama gezi yazılarının
hayat bulacağı bir yerde nasıl kendimi tanıtmalıyım. Biyografi adı altında bu
satırları yazarken dahi sınırları zorladığımı standartların dışına çıktığımın
bilincindeyim ama insanın kendini anlatması balık sırtı gibi ve ben hiç bir zaman
kendini anlatmayı seven olamadım. Olduğum gibi göründüm, bazen sakar, bazen
şaşkın, bazen gezgin, bazen mutlu bazen umutsuz, bazen maceracı yani sizin
anlayacağınız sıradan bir insanda olması gereken huylarla ben.
Çocukluktan gelen alışkanlıkla aile ortamlarını, paylaşmayı, farklı hayatlar
tanımayı ve empati kurmayı seviyorum. Okul yıllarında ufak ufak yazdığım yazılara ara versem de şimdilerde yeniden kısa yazılar yazıyorum ve genelde bu
yazılar birebir dinlediğim, gözlemlediğim, içerisinde olduğum ya da bizzat kendim
yaşadığım gerçeklik payı yüzde yüz olan öyküler oluyor. Yazıya dökerken birinci
ağızdan yazmayı sevdiğim için bir sürü farklı hayatın da içerisinde oluyorum
Gerek, yurtiçinde ve gerekse yurtdışında gidip gezdiğim sayısız şehirde amacım,
farklı kültürde daha çok insan tanımak oluyor. Bi şekilde yaşamlara dokunmayı,
bazen evlerine konuk olmayı, her ne kadar dillerini anlamasam da bir şekilde aynı
dili konuşmayı seviyorum. Bunları yaparken de modern ve bilindik şehirler yerine
daha çok bilinmedik yerleri gezmeyi seviyorum. Yeni bir gezi planlarken, haritada
bir çizik atayımdan ziyade, birinci önceliğim doğa ve insan oluyor. Sloganım da;
dağ_tepe_bayır yola devam…