Anne ile çocukları arasındaki duygusal bağın çok özel olduğunu biliriz. Peki, bu bağ, bağımlılığa dönüşür mü? Araştırmalar her yüz anneden onunda, çocuğa bağlılık değil, bağımlılık geliştiğini gösteriyor. Annenin bağımlılığı, çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu çocuklar yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramamak, iş ve özel yaşamda sorumluluk almakta güçlük çekmek ve stresle başa çıkamamak gibi önemli sorunlar yaşabiliyorlar!
Annelik zor ve zevkli bir iş. Annelik bir sorumluluk. Annelik sorumluluktan kaynaklanan bir kaygılar bütünü. Bu kaygılar da iyi anne olmayı sağlıyor. Her açıdan sağlıklı bir çocuk için annenin kaygı taşıması önemli. Kaygısız bir anne, çocuğuna yardımcı olamaz, onu geliştiremez. “Ancak her şeyin azı karar, çoğu zarar.” diyor Acıbadem Maslak Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel ve şu noktaya dikkat çekiyor: Aşırı korumacı anneler, bir anlamda çocuklarına bağımlı anneler. Kaygının dozu artınca da çocuğa yarar yerine zarar getiriyor. Annenin kontrolden çıkan kaygısı, çocuğun aşırı kontrolünü doğuruyor. Aşırı kontrol de çocuğun gelişimini engelliyor.”
Her 100 anneden 10’u çocuğuna bağımlı
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel, yapılan araştırmalar sonucunda her 100 anneden 10’unun çocuklarına bağımlı olduğunun tespit edildiğini belirterek şunları söylüyor: “Bu oldukça yüksek bir rakam. Bağımlı annelerin her şeyi, çocukları. Biraz da eşleri ve işleri. Ancak kendileri yoklar. Kendilerini yok edip, her şeylerini çocuklarına veriyorlar. Kendi hayatına önem vermemek, çocuktan sonra hobileri yapmamak, çocuğunun her hareketini takip etmek ve sadece onu düşünmek bu tür annelerde sık karşılaşılan belirtiler. Örneğin iş hayatındaki annelerde işten soğuma ve tahammül eksikliği başlıyor. Çünkü annenin aklı işte değil, çocukta oluyor. Fedakarlık iyi, ancak kendini yok etmediğin sürece.”
Anne depresyona giriyor, çocuğunu suçlamaya başlıyor
Prof. Dr.Kültegin Ögel, çocuğuna bağımlılık nedeniyle kendi için hiçbir şey yapmayan annelerde depresyonun sık görüldüğüne dikkat çekerek, “Depresyondaki anne zamanla çocuğuna kötü davranmaya başlıyor. "Hiç tahammülüm kalmadı!" sık duyduğumuz bir yakınmayı oluşturuyor. “ diyor.
Anne kendini yok ederse, çocuğu da yok olmaya başlıyor
Prof. Dr. Kültegin Ögel, çocuklarına bağımlı annelerin kendilerini yok ettikleri için bir süre sonra çocuklarına da katkıları olmamaya başladığı uyarısında bulunarak sözlerine şöyle devam ediyor: ”Anne kendini yok ederse, kendini adadığı çocuk da yok olmaya başlıyor. Öyle k çocuklarına bağımlı annelerin çocuklarında bireyleşememe oranı yüzde 54 oranında. Yani bu çocukların yarısı birey olamıyor! Çocuk gelişemiyor, kendi benliğini oluşturamıyor. Bunun sonucu anne yakınmaya başlıyor " ama hiç sorumluluk almıyor". Oysa sorumluluk alınmaz, verilir.”
Yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramıyorlar
Bağımlı annelerin çocukları yetişkin oldukları dönemde tek başlarına karar almakta, sorumluluklarını üstlenmekte zorlanıyorlar. Kabahati başkalarına atıyor, çatışma çözme ve stresle başa çıkmakta güçlük çekiyorlar. Prof. Dr. Kültegin Ögel, bağımlı annelerin çocuklarının karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarının da zorlaştığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Çocuk ilişkisinde annesini de sürekli düşünmek zorunda kalıyor. Çünkü anne sürekli onu düşünüyor. Bu durumda eş ihmal ediliyor. Bunun sonucunda aile içinde sorun yaşanıyor. Çocuğun evliliği kötüye gidince anne çocuğu için daha fazla kaygı duyuyor. İyi niyetle başlayan koruma çabası, çocuğu ve anneyi uçuruma doğru götürüyor.”
Gaz maskesini önce kendinize takın!
Prof. Dr. Kültegin Ögel, anne değişmedikçe çocuğun da değişmeyeceğini belirterek şu önerilerde bulunuyor: “Önce ilk adımı anne atmalı. Çocuk için ‘şöyle yapsa, böyle yapsa...’ diyen anneler için benim söylediğim tek şey var: Siz değişmeye hazır mısınız? "Ben değişmeyeceğim, o değişsin" demek sorunu çözmüyor. Anne önce kendisine zaman ayıracak. Kendi için bir şeyler yapacak. Hobiler edinecek, arkadaşlarıyla görüşecek. Bu anneler; örneğin çocukları yurtdışında okumaya gittiği zaman büyük sıkıntı yaşarlar. Çünkü hayatları bomboş kalır. Annelerin işte böyle bir durumu hayal edip, yaşantılarını ona göre planlamaya çalışması yararlı olabilir. Temel kural: gaz maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın.”
Çocuğu kontrol etmek yerine, kendi kaygınızı kontrol edin
Prof. Dr. Kültegin Ögel, çocuğun eksik yaptığı bir şeyler olduğu zaman annenin yaşadığı kaygıyı kontrol etmeyi öğrenmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle noktalıyor: “Kendi kaygısını kontrol edemeyen anne, çocuğunun kendisini kontrol etmesini beklemeyecek. Kaygı aslında çocuktan kaynaklanmıyor. Annenin kendisinden kaynaklanıyor. Annenin kaygısı arttıkça, zaman içinde çocuk tüm sorumluluğu anneye veriyor. Çocuk neden sorumluluk alsın ki? Anne zaten onun yerine sorumluluğu alıyor. Durum böyle olunca, annenin kaygısı daha da artıyor. Kaygının yokluğunun da olumsuz etkilerini düşünecek olursak, o zaman en iyisi: çocuğunuzu kontrol etmek yerine kaygınızı kontrol etmek! Ve, sorumluluğu çocuğunuza vermeye alışmak.”