Cast direktörlüğü ve menajerlik hakkında merak edilenler!
Cast Direktörü Gökçe Doruk Erten, sektörle ilgili merak edilenleri ELMAELMA'ya anlattı.
Halk arasında cast direktörü veya cast ajansı algısı nasıl?
Henüz iki elin parmakları kadar yapım şirketi tarafından cast directorünün anlamı/önemi bilinmekte olduğundan halk tam olarak bu işin detaylarına vakıf değil maalesef.
Sektörün büyük bir kısmında ve yeni açılan ajanslarda bile bu
kavram açık değil. Zira sanılıyor ki cast ajansı içinde oyuncuları
piyasadaki yapımlara yönlediren kişiler cast direktörüdür. Bu
tamamiyle yanlış bir bilgi. O kişiler menajer veya yetenek avcısı,
ajansdırlar (‘Agent’ dünya literatüründe).
Sektöre uzak kişiler tarafından cast ajanslarının sorumlulukları ve mutlak görevleri tam olarak bilinmemektedir. İnsanlar hergün sosyal medya profili açarken veya herhangi bir telefon hattı bile alırken, ne denli ağır şartlara imza attıklarının bilincinde değiller. Oysa bu işi uzun zamandır yapan ve sektörde azıcık araştırınca kalıcı işlere imza atmış olan, güncel iletişim ağları ve teknolojiyi kullanan, profesyonel oyuncuları da portfolyosunda barındıran 15-20 ajans bu işi gayet başarıyla yürütmektedir. Onlarla kısa süreli de olsa mutlaka işin profesyonelliğini artırmak adına bir deneme adına mutlaka sözleşme imzalamalılar. Bu durumun hukuki karşılıklarını da bir bilene danışmalılar.
Aramızda bilmeyenler vardır belki. Cast direktörü tam olarak ne iş yapar?
Cast direktörü sinema, reklam veya diziler vb gibi görsel medyaya hitabeden projelerin oyuncu kadrosunu sosyokültürel anlamda o projenin senaryosuna en uygun oyuncuları bulur.Bunu piyasada ki ajanslar,oyunculuk okulları, tiyatrolar, bazen sokak,veya oyuncu koçları/workshoplar aracılığıyla yapar... Bu kişilerin -yönetmenin talepleri doğrultusunda- senaryoya uygun deneme çekimlerini (audition) yapar .Yapımın bütçe uygunluğunu ve projenin zamanlamasını da hesaba katmaktadır.
Siz neden bu mesleği seçtiniz?
Bebekliğimden beri estetik değerlerimin yüksek oldugunu ve bunu her yorumumla kanıtladığımı söyler annem. Spordan sanata , doğadan modern yaşamın her alanına hakim şekilde yetiştirildim. Çok dinledim, okudum, gezdim, sohbet ettim, yazdım, izledim. Iletişim bilimleri, futuristik sosyoloji ve kişisel gelişime ilgi duydum. Dolayısıyla insandan, sanattan ve yetenekten anlar oldum.
Universite yıllarında okul paramı çıkarabilmek adına babamın ajansında bir süre çalıştım ve sonrasında da sanat yönetmenliği ve reklam filmlerinde cast seçimine yöneldim.
Her mesleğin pozitif ve negatif yönleri vardır mutlaka. Cast direktörlük için bunlar tam olarak nelerdir?
Kişi mesleğini sevmiyorsa derhal değiştirmeli. Ülkemizde oyuncu, yönetmen , yapımcı, assistanlar ve tüm set çalışanlarının hak - hukuk savaşı belli bir sendikaya bağlı bulunmadığından yoğun anlamda stress yüklenmiş durumda... Yıllardır adını sıkça duyduğunuz bu yaratıcı bireylerin karanlık tarafı hak yiyor, aydınlık tarafı ise bu antiprofesyonellik döngüsünde şaşırıyor,çabalıyor,bocalıyor. Diğer birçok alanda olduğu gibi bu sektörde de kervan giderken güdülüyor.
Siz bir cast direktörü olarak ne zaman bir oyuncunun gerçekten oyunculuk mesleğini yapabileceğine emin olabiliyorsunuz?
Konservatuar okumuş ve doğuştan sanatçı bir ailenin yanında yetişmiş olanları dışında bırakırsak;
Sektörün tüm katmanları için ortak cevap vereceğim.
Bu durumu ‘Alaylı’ terimi cok güzel açıklar.
Yıllarca birçok projede çalışarak deneyim kazanmış olmak bu alanda
kendinizi kanıtlamanızı ve isim yapmanızı dolayısıyla da meslekte
kalıcı olmanızı sağlıyor.
Ajansınız aynı zamanda menajerlik de yapıyor mu? Menajerlik bir sektör mü yoksa piyasa mı?
Bu konuda da Türkiye’de yanlış bir bakış açısı var. Büyük yapımcılar bile bazen ünlü oyuncuların menajerlerine cast direktörlüğü konusunda güveniyorlar ve onlara görev veriyorlar. Oysa Cast direktörü yapımcının haklarını objektif olarak korumakla yükümlüdür. Kendi oyuncusunu diğer yeteneklerin önüne çıkarmaya çalışmak etik değildir ve bu nedenle batıda da cast direktörleri oyuncu satışından gelir elde etmezler. Bu dengeyi korumak, cast direktörlüğüne yoğun anlamda devam etmek ve uluslararası projeler için çalışırken sorun yaşamamak adına ben ajans bölümümü GDE Team/Management şeklinde ayırarak sektörde benim kadar eski olan Gulmisal Hanım’a devrettim. Elbette bir dış göz olarak gidişatı sistematik takip etmekteyim. Ve bu böyle sürecek.
Film ve dizileri iyi takip eden, iyi tanıyan bir isimsiniz. Bir cast direktörü olarak oyuncu kadrosunu oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Vizyonuna, yeteneğine, eğitimine, gelişime açık olup olmadığına, ahlak ve adalet duygusuna, özgüvenine… Kısacası sağlam kafa ve sağlam vücuduna dikkat ediyorum.
Oyuncu menajeri olmanın zorlukları neler ?
İnsanla birebir iş yaptığınız her meslek zor aslında… Eğer yukarıda saydığım özelliklere hem siz hem de oyuncular sahipse profesyonel oyuncularla çalışmak hiç de zor değil. Ancak henüz piyasa hakkında çok bilgi sahibi olmayan daha çok kendi çıkarlarını gözeten yeteneklerle çalışmayı kimseye tavsiye etmiyorum.
Diğer taraftan bu işi yapmak isteyenler adına eklemeliyim ki; bu mesleğin önemli bir kapitale ihtiyacı yok başlangıçta. Bir ofis 2 bilgisayar ve kamera yeterli gibi görünüyor. Oysa çok önemli bir ticaret bilgisi, iletişim bilimleri uzmanlığı, sağlam bir disiplin,psikoloji ve irade, aktuel ve mali değişimlere her an vakıf olmayı gerektiriyor.
Artık bir ajansa bağlı olmadan çalışan sanatçı yok gibi. Bu bir tekelleşme yaratmıyor mu?
Elbette yaratıyor. Tekelleşmeden de önemli diğer bir problem değişken sektör dinamikleri o sanatçıları sürekli menajer değiştirmek zorunda oldukları hissine sürükleyebiliyor.
Sizin için yetenek avcısı diyorlar… Nereden geliyor bu yetenek? Nelere dikkat ediyorsunuz?
Yukarıda saydıklarım dışında ilk bakışta bireylerin ÖZGÜN olmasına dikkat ediyorum. Yaşadığımız dünya özellikle eğitim seviyesi düşük toplumlarda kişileri tektipleştiriyor. Artık gözüm orjinal olanı rahatlıkla seçebiliyor.
Bir röportajınızda Nihat Altınkaya’yı sokakta keşfettiğinizi okuduk. Nasıl oldu? Genel de oyuncu keşiflerinizi nasıl yapıyorsunuz? Nelere dikkat ediyorsunuz?
Nihat ben dünyaca ünlü bir cilt temizlik ürünü reklamı yaptığım sırada 2003 yılında İstiklal caddesinde karşıma çıktı. Aslında başrolde bir kız aranıyordu ancak yapımcı işi tamamladım sandığım sırada telefonla bana ulaşıp senaryoya bir de erkek eklendi diye alarm verdi. Mutlaka orjinal ve çok görülmemiş, oldukça yakışıklı bir tip olması konusunda beni uyardı. Çok kısıtlı zaman vardı ve ben ne yapacağım diye hızlı adımlarla ofise doğru ilerlemeye koyuldum. Bir anda kıyafetinin orjinal tarzı, saç kesimi, dövmeleriyle yanımda beliren Nihat’ı farketmemek olanaksızdı. Elimi uzattığım mesafedeydi ve ‘afedersiniz’ deyip yolunu kestim ve ona durumu açıklayıp ofise uğramasını önerdim. O da bunu hiç düşünmediğini, zaten halihazırda bir mesleği olduğunu iletti. Ben yine de aklınıza gelirse buyrun kartım ne zaman isterseniz bekleriz’ dedim ve hızla ayrıldım. Birkaç gün sonra ofise geldi , o reklam projesini kaçırmıştık ama geldiği gibi çektiğimiz birkaç deneme çekimi sonrası hemen 2-3 klipte oynadı ve sonra dünyaca ünlü bir giyim markasının adamı seçildi. Hemen akabinde ‘1001 gece’ dizisi ve onu yönlendirdiğim Ayla Algan eğitimiyle de oyunculuğunu pekiştirerek camiamıza girdi. Halen beyefendiliği ve değer bilen yapısıyla çok sevilen değerli bir oyuncu.
Başarılı olmak için disiplin şart mı,işinizde disiplinli misiniz ?
Disiplin her alanda şart. Uğraştığınız spor veya mesleğiniz her ne olursa olsun.
Bazen işin asıl patron yapımcı olmasına ragmen işin en mükemmel sonuçlanması adına onlardan bile daha fazla heyecan duyduğumu belirtmeliyim. Disiplin otomatik olarak doğuyor.
Kısa sürede çok iş tüm bunlar gerçekten başarınızı gösteriyor, GDE Casting Team’de kimler var?
GDE Casting Team’in içinde birçok ünlü ve ünsüz dizi, sinema, tiyatro ve reklam oyuncusu yer almakta. Şimdi teker teker çok değer verdiğim bu özel kişilerin isimlerini ayrı ayrı zikretmek uzun sürebilir. Bunlara internet aracılığıyla ulaşılabilir. Ancak az sayıda yetenek alındığını belirtmeliyim.
Hangi dizi veya filmlerin oyuncu kadrosunu oluşturdunuz, bugüne kadar?
Çalıştığım birbirinden değerli yerli-yabancı dizi,sinema ve reklam filmlerinin birçoğu www.gokcedorukerten.com da var.
Bugüne kadar cast direktörlüğünü yapmış olduğunuz ve sizi en çok gururlandıran proje hangisi?
Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak ile yaptığım her işin bende çok
büyük önemi ve gururu var zira en beslendiğim, insanlığıyla her
seferinde daha da saygı duymamı sağlayan medyanın yüz akları
onlar.
Diğer en gurur duyduğum proje ise Yeşilçam’ın tek sultanı Turkan
Soray’ın yönetmenliğini yaptığı son filmi Uzaklarda Arama.
Önünüzdeki projeler neler?
Öncelikle birincisi çok sevgili Belçim Bilgin ve Mehmet Günsür’ün muhteşem oyunculuğuyla çok büyük ilgi uyandırmasının ardından Aşk Tesadüfleri Sever - 2’nin yeni kadrosunu oluşturmaya başladık. Ve 2 adet Suriye’deki savaşın yansımalarına ilişkin müthiş senaryolar eşliğinde çok değerli yönetmenlerle dünya festivallerine yönelik çalışmaya başladık.
Bir yabancı ve bir de yerli dizi projesi yolda. Reklam departmanında ise eğitimli kadrom servis sağlıyor.
Dizi oyuncu kadrosu oluşturmak mı sinema filmi mi? Hangisi daha zor ve keyifli?
Sinema filmleri elbette cok daha kalıcı oldugundan sonucu çok anlamlı oluyor. Ancak dizilerin de bizlere ve oyunculara çok büyük deneyim kattığını belirtmeliyim. Zira tüm piyasanın aktuel bilgilerine vakıf olabiliyorsunuz.
Dizi ve sinema piyasasından biraz bahsedelim isterseniz. Sizce dizi ve sinema dünyası şu an ne durumda?
Dizi piyasası, reyting cihazlarının küçük yerleşim bölgelerine taşınmasıyla senaryolar bakımından daha basite indirgendi. Dünya capında ilgi uyandırmış yurtdışı formatlı projeler veya edebiyatımızın nadide yazarlarının eserleri gibi çok değerli yapımlar bile gereken değeri alamadığından kısa süre sonra yayından kaldırılabiliyor.
Kamera arkasındaki onca emekçinin uğraşları malesef boşa
gidiyor.
Sinema yükseliş dönemini yaşıyor. Nuri Bilge Ceylan,Yeşim Ustaoğlu,
Deniz Gamze Erguven,Emin Alper gibi yönetmenler yüzümüzü
güldürüyor. Ancak bu değerli yönetmenler çoğunlukla filmlerine
harcadıkları parayı bile karşılayamıyorlar. Sadece çok önemli film
festivallerinde ödüller alarak başarıları sayesinde ülke sinemamızı
tanıtma şansını/gururunu elde ediyorlar.
Sinema oyunculuğunu dizi oyunculuğundan farklı kılan şeyler nelerdir?
Sinema yönetmenin eseridir ve sanattır kanımca, dizi ise yayınlandığı kanal sahibinin ve reyting matematiğini göz önünde bulundurmak zorunda olan yapımcı şirketin ticari projesidir…
Bu ayırım doğrultusunda oyuncular da zemine bağlı hareket etmek durumundalar.
Dizide senaryonun başı sonu belli olmuyor ve reklam kuşağına
hizmet etmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla bir duyguyu
uzatabildiğince uzatıyorlar.
Sinemada ise belirgin bir sona doğru akış olduğundan daha oturaklı
aksiyon/mimiklerle duygu aktarımı gerçekleşir.
Diğer bir mesele de sinema filmlerinin 90-100 dkya sığdırılması dizilerinse 120 zorunluluğudur. Bu durum sendikalar ve yasalarla kontrol altına alınmadıkça dizi piyasasının handikapları sona ermeyecek.
Bir casting ajansına bağlı çalışmak “yıldız ve ünlü” olmanın ilk adımı gibi algılanıyor. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Çok farklı algılayışla çalışan ajanslar var. Kimi daha tekelci bir mantık yürüterek binlerce oyuncu alma gayretinde, kimi sadece figürasyon kazandırıyor ,kimi belli başlı oyuncularla menajerlik yaptığını dile getiriyor, kimiyse eski bir PR’cı iken sadece basındaki forsunu kullanarak ajanslaşıyor. Hepsine saygım var ancak oyuncunun bunlar arasında kendini nereye konumladığı çok önemli.
Bir sezon açıkta kalan oyuncu hemen menajer değiştirmeye çalışıyor veya başka arayışlara giriyor. Bunu talihsizlik olarak görüyorum.
Bunun yerine kendi adımlarını atmalı , her daim sosyal olmalı, tiyatro ve sinemalarda, film festivallerinde vb. diğer oyuncu arkadaşlarıyla gezinmeli ve gerekirse cevresinden duyduğu kendine uygun projeleri kendi ajanına danışarak ilerleme kaydetmeli. Ancak bu şekilde starlık mertebesine gelinebiliyor veya kalıcı olunabiliyor.Guven önce sizin içinizde gütmeniz gereken bir kavram. Buna parallel olarak tüm çevrenize yansıtıyorsunuz.
Bir dizinin tutmasında cast direktörün payı ne kadar?
Oldukça fazla. Elbette yapımın kriterlerini baz alarak yapmak durumunda kalıyoruz. Ancak ülkemizde 2-3 tane gerçekten çok yönlü düşünen cast directoru olmasına ragmen sistemdeki yukarıda bahsettiğim yanlışlar dolayısıyla çok tutar dediğimiz projeler de havada kalabiliyor.
Eskiden Ülkemizde anne ve babaların korkusuydu, çocuklarının oyuncu olması. Bunun için evden kaçan bir çok hikaye biliriz. Bu durum son yıllarda değişti mi? Siz nasıl bakıyorsunuz?
Son yıllarda kazanılan paralara tamah edildiğinden ve haberlerin bile reyting kaygısıyla yoğun prodüksiyona yönelmesiyle bu korku dindi. Yüzlerce yıl süren sanat için sanat veya halk için sanat tartışmaları bitip popularite ve para için sanat kavramı gelişti.
Dizilerin negatif yanlarının yanısıra ülkemizde oldukça mağdur olan tiyatrocuların diziler aracılığıyla ciddi paralar kazanabilmesine ise oldukça olumlu baktığımı da eklemeliyim.
Anne ve babalara çocukları ve onların psikolojisi ile ilgili
tavsiyeleriniz olacak mı?
Öncelikle ufak yaşlardaki çocukların sürekli deneme çekimlerine götürülmek suretiyle hem okullarından uzaklaştırılmasına -hem de olumsuz cevap alındığı takdirde- kişisel gelişimlerinde zararları olduğunu gördüğüm için zararlı buluyorum. Onlara işin her yanı anlatılmalı ve eğer istiyorsa konservatuara yonlendirilmeli. Eğer yaşı ilerediyse bu eğitimi alabilecekleri önemli kurslar ve hocalar bulunuyor. Mutlaka derin araştırmalar yapılarak doğru mercilere yönlendirilmeleri gerekiyor.
Peki oyuncu olmak isteyen gençlere söylemek istedikleriniz var mı?
Benim nacizane tavsiyem oyuncu adaylarının konservatuar okumadılarsa bu işe hobi olarak başlamaları ve bu esnada kendilerini yakın hissettikleri koçlarla çalışmaları ve eğer piyasadan verim alınabiliyorsa devam edilmesi. Zira hayatınızda sadece tek bir alana bağlı değilseniz kendinizi daha güvende hissediyorsunuz ve iskeletiniz daha dik duruyor ve bu özgüven size içinde bulunduğunuz her branşta size başarı getiriyor. Dünyada örnekleri çok.
Son olarak söylemek istedikleriniz?
Unutmasınlar ne yiyorsak O’yuz.
Bu sadece boğazımızdan midemize giren besin olarak
algılanmasın.
Tüm duyu organlarımızla deneyimleyip özümsediğimiz herşeye
dönüşüyoruz.
Dinlediğimiz,kokusuna vardığımız, okuduğumuz/gördüğümüz/takip
ettiğimiz,yediğimiz /içtiğimiz,temasa geçtiğimiz herşeyden
besleniyoruz. Bunların neler olduğunun detaylarıyla farkında
olunuz.