Kronik böbek hastalığı nasıl tedavi edilir uzmanlar açıklıyor!
Uzmanlar uyarıyor! Yeterli önlemler alınmazsa 2040 yılında en yaygın ölüme yol açan 5 hastalıktan bir tanesinin kronik böbrek hastalıkları olacağını söylüyor!
12 Mart Dünya Böbrek Günü’nde konuşan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz, yeterli önlemler alınmazsa 2040 yılında en yaygın ölüme yol açan 5 hastalıktan bir tanesinin kronik böbrek hastalıkları olacağını söyledi ve ekledi: “Doktor önerisi olmadan ilaç tüketmeyin, dengeli beslenin, gereğinden fazla tuz tüketmeyin, vücudunuzu susuz bırakmayın, sigara içmeyin, endişe ettiğiniz durumda da kontrole gitmeyi geciktirmeyin.”
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim
Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr.
Bülent Tokgöz, 12 Mart Dünya Böbrek Günü’nde önemli uyarılarda
bulundu. Herhangi tipte bir böbrek hastalığından etkilenen insan
sayısının 100 milyonları aştığını söyleyen Prof.
Dr. Bülent Tokgöz, “Kronik böbrek hastalıklarına (KBH) bağlı
küresel yük giderek ağırlaşıyor. Eğer etkili önlemler almayı
başaramazsak, 2040 yılında en yaygın ölüme yol açan sebepler
arasında kronik böbrek hastalıklarını ilk 5 içinde göreceğiz.”
dedi.
Kronik böbrek hastalığının yüksek ekonomik yükünün altını çizen Prof. Dr. Tokgöz, “Kronik böbrek hastalığı tedavi maliyeti oldukça yüksek bir hastalık. Gelişmiş ülkelerdeki sağlık harcamalarını inceleyecek olursak, sadece son evre böbrek hastalığında yapılan tedaviler, yani diyaliz ve böbrek nakli, yıllık sağlık harcamalarının %2-3’lük kısmını işgal ediyor.” diye konuştu.
Kronik böbrek hastalığında erken tanı hayati önem taşıyor
Dünyada her 10 kişiden birinin kronik böbrek hastalığına
yakalandığına değinen Tokgöz, “Önemli olan kimlerin risk altında
olduğunu bilmek. Çünkü böylelikle yüksek riskli insanlarda tarama
testleriyle hastalığı erken evrede yakalayabilir, ilerlemesini
engelleyebilir, hiç olmazsa yavaşlatabiliriz. Ayrıca, hastalık
riskini artıran durumları bilmek, böbrek hastalığı gelişiminin
önlenmesi bakımından neler
yapılması gerektiği konusunda da yol göstericidir.” açıklamasında
bulundu. Muayene, temel kan ve idrar tetkiklerini değerlendirerek
kronik böbrek hastalığı tanısı koyulduğunu belirten Türk Nefroloji
Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr.
Bülent Tokgöz, “Ek tetkik olarak ultrasonografik inceleme
kesinleştirici bilgiler sunabilir. Tanı koyduğumuz zaman hastalığın
hangi evrede olduğunu tespit ediyor, Evre 5’ten daha önceki
aşamalarda ilerleme hızını tahmin etmeye çalışıyoruz. Ne kadar
erken evredeysek ilerleyişi durdurma ya da hiç olmazsa yavaşlatma
şansımız o kadar yüksek oluyor. Evre 4’e kadar hastalık
ilerleyişini durdurma / yavaşlatma çabalarımız belirgindir. Evre
4’te yavaşlatma çabalarımızı gevşetmeyiz ama yine de olası
durumlara göre planlarımızı tamamlar ve hazır oluruz. Evre 5’e
girmemiz durumunda ise böbrek işi kritik değerlere inecek veya
üremik belirtiler ortaya çıkacak olursa, böbrek nakli, nakil mümkün
olmadığında da diyalize
başlamamız gerekir. Erken evrelerden itibaren değişen beslenme
önerilerimiz, damar koruma stratejilerimiz ve korunmaya dönük aşı
programlarımız da var.” diye konuştu.
Doktor önerisi olmadan kullanılan ilaçlar böbreğe zarar veriyor
Böbrek hasarını doğrudan başlatabilen risk faktörleri arasında diyabet, hipertansiyon, otoimmün hastalıklar, sistemik infeksiyonlar, tekrar eden üriner infeksiyonlar, böbrek taşları ve nefrotoksik maddelere maruz kalmayı sayabildiklerini belirten Tokgöz, “İlaçları gerekmesi durumunda ancak hekim önerisi doğrultusunda kullanmalıyız. Aksi takdirde bize riskli durumlar getirebileceğini unutmayalım. Reçetesiz temin edilebilen ilaçlarda, özellikle hekim önermeden alınabildiğinden, böbrekte toksik etki tehlikesi yaşanabiliyor.” dedi.
Özellikle ailede birinci derece yakınlarımız içinde kronik böbrek hastalığı olması durumunda risk altında bulunduğumuzu belirten Prof. Dr. Tokgöz, “Ülkemizde kronik böbrek hastalığı daha çok kadınlarda, yaşlılarda, hipertansiyon, diyabet ve kalp hastalığı olanlarda görülüyor.” diye konuştu. Kronik böbrek hastalığının son aşamasında böbreğin yerine geçen tedaviler gerektiğine vurgu yapan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz, “Bunoktada seçenekler böbrek nakli veya diyaliz tedavileridir. Mümkün olduğu sürece böbrek nakli tercihedilen tedavidir. Bu yüzden kronik böbrek hastalarının yaşadığı zor durumu hatırlamamız ve organ bağışının önemine daha çok dikkat çekmemiz faydalı olacaktır.” dedi.
Tuz fazla tüketilirse böbrekte geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir
Dünya Sağlık Örgütü’nün bir insan için günlük tüketmesi gereken tuz miktarını 5-6 gram şeklinde önerdiğini hatırlatan Tokgöz, “Bu miktarı aştığımız oranda kan basıncımız yükselmeye daha fazla eğilimli hale gelir. Atar-damarlarımız içindeki kanın, damar duvarlarına yaptığı basıncın gereğinden fazla olmaması gerekir. Yüksek kan basıncı böbrek damarlarımızı zorlar ve zaman içerisinde böbrekiçinde görev yapan temel yapılarda geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir.” diye konuştu.
Sağlıklı bir erişkinin vücut içinde gerçekleşen yaşamsal faaliyetleri için en az 1600 ml suya ihtiyaç duyduğuna değinen Prof. Dr. Tokgöz, “Bu miktarın en az 1300 ml’sini, yiyecekler içinde veya su olarak dışardan almak zorundayız. Çok ileri yaşlardaki insanlar susama hissinde duyarsızlaşma olabileceği için susuz kalma tehlikesine karşı aşırı sıcak günlerde daha çok dikkat etmeleri gerekir.” dedi.
Fazla kilonun, diyabetin, yüksek kan basıncının, tıkayıcı olabilen damar hastalıkları için zemin hazırladığını belirten Tokgöz, “Bütün bunlar bozulmuş böbrek işlevinin sebepleri içinde önde gelen sebepler. İdeal ağırlığın üzerindeki her bir kilogram fazlalık, büyük ve küçük kan basıncı değerlerimizi belli oranda yukarı taşıyarak tehlike yaratır.” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Bülent Tokgöz, kronik böbrek hastalarının beslenme konusunda dikkat edecekleri noktaları ise şu şekilde anlattı: “Hastalığın aşamalarına göre farklı beslenme önerilerimiz var. Her aşama için gereğinden fazla tuz tüketmemek önemli. Hastalık ilerledikçe yapılan kan ölçümlerine göre gerektiği noktada fosfordan kısıtlı beslenmek, yüksek kan fosfor düzeylerini önlemek için yaşamsal önem taşır. Böyle bir durumda inorganik fosfordan zengin meşrubatlar ve işlenmiş endüstriyel besinlerden kaçınmak çok mühim. Potasyum düzeyinde tehlikeli dalgalanmalar olması durumunda alınacak beslenme tedbirleri var ayrıca. Dengeli beslenmek şart, ancak gereken miktarda biyolojik değeri yüksek protein, karbonhidrat ve yağ içeren bir beslenme öneriyoruz.”
Tokgöz, kronik böbrek hastalığından korunmanın altın kurallarını ise şu şekilde paylaştı: “İdeal vücut ağırlığını korumak için dengeli beslenmek, gereğinden fazla tuz tüketmemek ve hareketsiz kalmamak önemli. Ayrıca sigara içmemeli, fazla alkolden uzak durmalı ve gerekmediği halde ağrı kesici ilaç kullanmaktan kaçınmalıyız. Ayrıca risk gruplarından birisi içinde yer alıyorsak da muayeneden geçmemiz, erken tanı sağlanması açısından çok önemli.”