EV HEMODİYALİZİ YAPARAK AĞIR İŞLERDE RAHATÇA ÇALIŞAN BÖBREK HASTALARI VAR!
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Ok, ev hemodiyalizi sayesinde böbrek hastalarının iş hayatına katıldıklarını söyledi
İleri dönem kronik böbrek hastalığını, böbreklerin süzme
fonksiyonunun %90’dan fazlasının kalıcı olarak kaybı şeklinde
tanımlayan Prof. Dr. Ercan Ok, bu durumda hastanın hayatını devam
ettirebilmesi için böbrek nakli ya da diyaliz olmasının şart
olduğunu ifade etti. Türkiye’de şu anda her 1000 kişiden birinin
ileri dönem kronik böbrek hastalığı olduğunu belirten Prof. Dr.
Ercan Ok, “80 bini aşkın ileri dönem böbrek hastalığı hastasının
%75’i hemodiyalizle tedavi ediliyor. Son 5 yıla bakarak,
bu sayının her yıl %1,5-2 civarında arttığını söyleyebiliriz.”
dedi.
Ev hemodiyalizinde Avrupa’da ikinci, dünyada
beşinciyiz
Ülkemizde son 10 yılda pek çok hastanın evde hemodiyaliz yapmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Ercan Ok, “2020 Mart sonu itibarıyla ev hemodiyalizi yapmakta olan hasta sayısı 835’ti. Bu sayıyla Türkiye en çok sayıda hastaya ev hemodiyalizi hizmeti sunan ülkeler arasında Avrupa’da İngiltere’den sonra ikinci, dünyada ise ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’dan sonra beşinci sırada. Ülkemizde şu anda ev hemodiyalizi hizmeti sunan diyaliz merkezi sayısı %10’lar düzeyinde, ancak hem kamuda hem özelde bu merkezlerin sayısı giderek artıyor. Hasta sayısı da buna paralel olarak yükseliyor.” diye konuştu.
İyi ve başarılı bir hemodiyaliz tedavisiyle, böbreğin kendisi
kadar mükemmel olmasa da işlevini önemli ölçüde gerçekleştirdiğinin
altını çizen Prof. Dr. Ercan Ok, hemodiyalizi ise şu şekilde
anlattı: “Hemodiyaliz, hasta kanının yarı geçirgen bir membran
aracılığıyla diyalizat adı verilen arıtılmış su ve vücuda gerekli
bazı kimyasal maddeleri içeren bir sıvıyla temas ederek zararlı
kimyasallardan
temizlenmesi işlemidir.”
Prof. Dr. Ercan Ok, ev hemodiyalizinin konvansiyonel diyalize
göre avantajlarını şöyle sıraladı: “Haftada üç kez diyaliz
merkezine gitmek zorunda olmak, hele uzak mesafeler söz konusuysa
çok zor oluyor. Ev, merkeze göre daha konforlu; tedavi gece uyku
sırasında kendi yatağında yatıyorken yapılıyorsa bu ekstra bir
konfor yaratıyor. Evde diyaliz daha güvenli. Kalabalık servislerle,
kalabalık merkezlere gidip orada diyaliz tedavisi görmeye kıyasla,
evde diyaliz her tür enfeksiyon açısından çok daha güvenli. Merkez
diyalizinde hastanın diyaliz günü ve saati sabit, hasta buna uymak
zorunda. Ev diyalizinde, hasta ihtiyaç duyduğunda, haftada üç kez
diyaliz yapmak şartıyla, diyaliz tedavisinin gününü ve saatini
rahatça değiştirebilir. Bu hastaya yaşamını planlama olanağı verir.
Tedaviyi evde
yapıyor olmak ailesiyle beraber geçireceği zamanı arttırır. Ev
diyalizinin en büyük avantajı dört saat yerine sekiz saati bulan
uzun diyaliz seanslarına olanak vermesi. Sekiz saatlik seanslarda
tansiyon düşmesi ve kramp çok enderdir. Yüksek kan basıncı çoğu
hastada ilaç kullanmadan normale gelmektedir. Sıvı fazlalığı, kalp
yetmezliği pek görülmemektedir. Dört saat diyalizde perhiz ve
fosfor
düşürücü ilaçlarla bir türlü düşürülemeyen fosfor, sekiz saatte
rahatlıkla temizleniyor. Üstelik büyük çoğunluğunda fosfor ilaçları
da kesiliyor, diyet de önemli oranda serbestleşiyor. Sıkı
perhizlere gerek kalmıyor, hastaların iştahı artıyor.”
Koronavirüs sürecinde ev hemodiyalizi hastaları daha güvende!
Koronavirüs sürecinde ev hemodiyalizinin hastalar açısından
avantajlarına değinen Prof. Dr. Ercan Ok şöyle devam etti: “Hem
kalabalık ve kapalı ortamda bulunmaktan hem de bağışıklık
sisteminin zayıflığı nedeniyle mevsimsel viral solunum yolu
enfeksiyonları hemodiyaliz hastalarında genel topluma göre 4-
5 kat daha sık görülmekte ve daha ciddi seyredebilmektedir.
Koronavirüs enfeksiyonu da diyaliz hastalarında genellikle daha
ağır yaşanıyor. İngiltere’de 1.530 hastayı içeren bir çalışmada,
koronavirüs enfeksiyonu sıklığı periton diyalizi ve ev hemodiyalizi
hastalarında %5,6 iken, merkez hemodiyalizi hastalarında ise %21,5
olarak bildirildi. Ev diyalizi hastalarında koronavirüs enfeksiyonu
riski merkez diyalizine göre %75 daha düşük. Çünkü ev diyalizi
hastaları kalabalık merkezlere gitmemekte, tedavilerini evlerinde
yapmakta ve dışarıdan kimseyle temas etmemekte.”
Evde hemodiyaliz yaparken bir seferde diyaliz süresinin daha
uzun olmasının hastalar açısından önemini anlatan Prof. Dr. Ercan
şöyle konuştu: “Kanın zararlı atık maddelerden (üre, kreatinin,
fosfor, potasyum) temizlenmesi artıyor. Sürenin dört saatten sekiz
saate çıkarılması o seansta vücuttan çekilecek sıvının daha yavaş
bir hızla çekilmesini mümkün kılıyor, bu da seans sırasında
tansiyon
düşmesini ve kramp olmasını engelliyor. Keza, sekiz saat diyalizde
kandaki maddelerin düzeyi, vücut ortamındaki değişmeler de daha
yavaş oluyor, yani daha sabit bir ortam sağlanmış oluyor. Çünkü
seans sırası ve sonrası ortaya çıkan sorunların, örneğin seans
sonrası halsizliğin altında yatan en önemli neden sürenin kısa
olması, hızlı sıvı çekilmesi ve kanda-vücutta hızlı değişimlerin
olması.”
Evde hemodiyaliz uygulamasının klinik sonuçlarının daha iyi
olmasının yanı sıra, artmış yaşam kalitesi, esnek diyaliz
planlaması, daha iyi iş yaşamı ve sosyal yaşam, daha gevşek diyet,
özgüven artışı gibi ek yararları olduğunun da iyi bilinen bir
gerçek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ercan Ok, “Finlandiya’da
yapılan bir çalışmada ev hemodiyalizi yapan hastaların iş gücüne
katılımı, böbrek nakli
olmuş hastalara benzer şekilde merkez hemodiyalizine göre iki kat
daha fazla görülmüştür. Türkiye’de ev hemodiyalizi tedavisine
başlamış hastalar arasında yapılan bir değerlendirmede aktif
çalışan hasta oranı %48,4 olarak bulunmuştur.” dedi.
Ev hemodiyalizi yaparak İstanbul Maratonu'na katılan hastalar var
Haftada üç kez, dört saat diyaliz yetersiz kaldığı için,
dünyadaki konvansiyonel hemodiyaliz hastalarının %60-90’ında
vücutta sıvı fazlalığı ve tansiyon yüksekliği bulunmasından dolayı
bu kişilerin kalp fonksiyonlarının bozulduğunu ifade eden Prof. Dr.
Ercan Ok şöyle devam etti: “Başta sıvı fazlalığı, tansiyon
problemleri, kalp fonksiyon bozuklukları olmak üzere, kansızlık,
beslenme bozukluğu, kas-
sinir sorunları nedeniyle konvansiyonel diyaliz hastalarında
fiziksel performans ciddi olarak azalıyor.
Sekiz saat diyalizle bu sorunların büyük çoğunluğu ortadan
kalkıyor, hastaların performansında önemli artışlar yaşanıyor.
Diyaliz seansı sonrası da halsizlik hemen hiç olmadığı için, gece
uykuda diyaliz yapan bu hastalar sabah gayet dinç, enerjik olarak
uyanıp güne başlıyor. Ev diyaliz hastalarının günlük hayat içinde
bedensel aktiviteleri bariz artmakta, isteyenler düzenli spor
yapmaya başlıyorlar.
Ağır işlerde çalışan hastalarımız olduğu gibi, çok enerji
gerektiren spor yapan hastalarımız da var. Bir ev diyalizi hastamız
56 yaşında iken Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışları’na katıldı.
Kırk kilometreye varan parkurlarda bisiklet yarışlarına katılan bir
başka hastamız var, bir diğeri İstanbul Maratonu’na katılmıştı.
Benim bilmediğim daha pek çoğu var.” dedi.