Burun estetiği hakkında doğru bilinen 9 yanlış!
Son yıllarda ülkemizde en fazla yapılan estetik ameliyatlardan olan burun estetiği hakkında bilmedikleriniz...
Burun estetiği, ülkemizde ve dünyada en sık
yapılan ameliyatlardan birisi. Halk arasında, bu ameliyat ile
ilgili adeta şehir efsanelerine dönüşen birçok kafa karışıklığı da
mevcut. Yıllardır burun estetiği ameliyatları yapan Burun
Estetiği Cerrahisi Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, “Bu planlanırken,
mutlaka burun fonksiyonları dikkate alınmalıdır. Çünkü bu
ameliyatın başarısında, hem burun fonksiyonlarının iyileştirilmesi,
hem burun estetiği esastır” diyor.
Burun estetiği ameliyatlarında doğru bilinen yanlışlar hakkında
bilgi veren Ulusoy, şunları söyledi:
1.YANLIŞ: Çok genç veya ileri yaşlarda, burun
estetiği ameliyatı yapılmaz!
1-DOĞRU: Bu ameliyatlar için alt sınır kızlarda 16, erkeklerde 18 yaştır. Fakat, burundan havayolu tıkanıklığına bağlı ileri derece zorluğu olan daha küçük yaşlardaki çocuklarda da bu ameliyatı nadiren de olsa gerçekleştirebiliyoruz. Ancak çok mecbur kaldığımızda uyguladığımız bu çocukluk çağı burun estetiği ameliyatlarında, kıkırdak ve kemik büyüme noktalarına dokunmadan bu ameliyatı gerçekleştirmek mümkün. İleri yaşlarda, bu ameliyatı gerçekleştirmek için bir üst sınır yoktur. Hastanın genel durumunun iyi olduğu ve anestezi almasında sakınca olmadığı her yaşta, bu ameliyat uygulanabilir. Bazen de çok ileri yaşlarda olup, estetik beklentisi olmayan kişilere tıbbi sebeplerle de burun estetiği ameliyatının tüm aşamalarını aynen uygulayabiliyoruz. Valf, yani kapakçık cerrahisi dediğimiz bu işlemle, burun kanatlarında nefes alırken çökme, burun ucundaki aşırı açının düşmesine bağlı nefes alma zorluğu ve orta çatıdaki zayıflıklara bağlı nefes alma problemlerine müdahale edebiliyoruz.
2.YANLIŞ: Tüm burun estetiği ameliyatları, aynı yöntemlerle uygulanır!
2-DOĞRU: Her birey özgün olduğu gibi her
burun yapısı da özgündür ve kişiye özel planlama yapılmalıdır. Bu
ameliyat belki de, diğer tüm ameliyatlardan farklı olarak tamamen
cinsiyete ve kişisel anatomik özelliklere göre çok fazla
değişkenleri olan tek ameliyattır diyebiliriz. Değişkenler olarak
işine içine; kıkırdak, kemik, cilt, ciltaltı dokusunun kalınlığı,
yüzdeki simetri durumu gibi pek çok faktör girmektedir. Şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiçbir hastanın ameliyatında
uyguladığımız teknikler diğeriyle birebir aynı olmuyor.
Dolayısıyla, bu ameliyatın adeta bir el yapımı sanat eseri gibi her
birey için farklı yapıldığını söylemek yanlış olmaz diye
düşünüyorum.
3. YANLIŞ: Açık yöntemde yara izi kalır!
3-DOĞRU: Bu ameliyat, farklı tekniklerle
gerçekleştirilmektedir. Bazı cerrahlar sadece kapalı yöntemi
kullanırken, bazıları da açık yöntemi, bazıları da hastanın burun
yapısına göre ikisinden birisi tercih etmektedir. Açık teknikte,
tüm burun anatomik yapılarının ortaya konulması sebebiyle, ameliyat
esnasında cerrahi saha çok daha ayrıntılı değerlendirilebilmekte ve
uygun tekniklerle sorunlar giderilebilmektedir. Hastanın tek
problemi, burun kemeri veya kanatlarının enine genişliği ise,
kapalı teknikle bunu düzeltmek yeterli olabilir, ancak ilaveten
başka birçok sorunları da varsa, çoğu zaman kapalı yöntem yetersiz
kalmaktadır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada burun
yapıları, Avrupa veya İskandinav ülkeleri gibi değil,
bizde burunlar hem büyük, hem de daha ileri derecede bozukluklar
mevcut olup, aynı anda birçok işlemi de birlikte uygulamak
gerekebiliyor. Ben ameliyatlarımda, %80 açık, %20 kapalı teknik
kullanıyorum. Seçilmiş vakalarda doğru uygulandığında, açık teknik
ameliyatın süresini yaklaşık 1 saat kadar uzatıyor, ama revizyon
ihtimalini de büyük oranda azaltıyor ve başarılı oluyor diye
düşünüyorum. Günümüzde uyguladığımız açık yöntem ile, yara izini 6
ay sonrasında çıplak gözle fark etmek neredeyse imkansızdır. Kapalı
yöntemin ise, çok daha kısa sürede bitmesi en büyük avantajı
olmakla birlikte, dezavantajı ise cilt altından çalışılması ve bazı
sorunlara müdahale edebilmedeki teknik zorluklardır.
4.YANLIŞ: Burun estetiği sonrası, Ağrılı bir
süreçtir!
4-DOĞRU: Bu ameliyatlar büyük oranda
ağrısızdır, ameliyattan sonraki 3.günden itibaren pek çok hastamız
ağrı kesici kullanma ihtiyacı hissetmiyorlar. Günümüzde
kullandığımız Ultrasonik Piezo teknolojisiyle, morluk az oranda
olabiliyor. Bahsedilen bu morarma ve şişlik, dışarıdan bakanlara
hasta acı çekiyor hissi uyandırmasına karşın, buna bir nevi
illüzyondur demek yanlış olmaz. Ameliyatta yapılan kemik
kesilerinin, hareketli bir bölgede olmaması sürecin ağrısız
olmasının nedenidir. Bu dönemde, hafif ağrılara sebebiyet vermemesi
için hastalarımıza, yüz bölgesini fazla hareketlendirecek sert
çiğneme, aşırı gülme gibi durumlardan 1 hafta kadar uzak
kalmalarını ve yumuşak diş fırçası kullanmalarını öneriyoruz.
Böylece, hastanın neredeyse hiç ağrısı olmayacaktır.
5.YANLIŞ: Burun estetiği sorasında, burun ucu
düşer!
5-DOĞRU: Ameliyat, tecrübeli ellerde
yapıldığında, burun ucu düşmez. Modern rinoplastide, burun ön
kısmını mutlaka greft dediğimiz kıkırdaklarla destekliyoruz. Burun
ucunun bu şekilde desteklenmesi, ilerleyen yaşlarda oluşabilecek
fizyolojik burun ucu açısı düşmelerine karşıda dirençli oluyor ve
buna bir nevi anti-ageing katkısı oluyor da diyebiliriz. Nitekim,
yaşlanmaya bağlı kişinin yüzündeki ifadeyi değiştiren burun ucu
düşmesi, doğru teknikle yapılan burun estetiği ameliyatlarında
olmaz yada uzun yıllar sonra çok daha hafif olur diyebiliriz. Bazı
meslektaşlarımız buna “evladiyelik bir burnunuz olacak” diyorlar
ki, bu çok doğrudur.
6.YANLIŞ: Ameliyatın en zor tarafı, burun
tamponları ve bunların çıkarılmasıdır!
6-DOĞRU: Yıllardır, dokuya yapışıp ağrılı
bası yapan ve çıkarılırken acı veren uzun burun tamponlarını
kullanmıyoruz. Günümüzde tampon etkisini oluşturmak amacıyla, dikiş
teknikleri, kendiliğinden eriyebilen tamponlar veya silikon
tamponları kullanıyoruz. Bunların tümü de, tamamen ağrısız ve son
derece konforlu uygulamalardır. Ben son yıllarda daha ziyade
silikon olup, ortasından hastanın hava da alabildiği malzemeleri
tercih ediyorum. Bu malzemeyi sevmemin nedeni, burun içindeki
mukoza dediğimiz dokuların doğru yerlerine oturmalarını sağlamak
içindir. Çünkü bu ameliyatın başarısında, hem burun
fonksiyonlarının iyileştirilmesi, hem burun estetiği
esastır.
7.YANLIŞ: Burun estetiği dışarıdan yapılırken,
nefes alma ameliyatı da dışarıdan yapılır!
7-DOĞRU: Burun içi ve dışı beraber bir
organdır. Bazen, burun içinde bir sorun olmamasına rağmen, sırf
dışındaki aks eğrilikleri sebebiyle hava pazajı engellenmektedir.
Bazen de, burun içindeki kıkırdak eğriliğini düzeltmeden, dışına
yapılacak bir estetik müdahale yetersiz kalabilmektedir. Burun
içindeki septum denen kıkırdağı ve dışındaki estetiği beraber
düşünmeliyiz. Bunu ünlü bir müellif “Nose goes where does
septum goes= burnun içindeki septum denilen kıkırdağı nereye
giderse burunda oraya gider” şeklinde ifade etmiştir. Tek bir kesi
ile burnun hem dışına, hem de iki taraflı olarak içine de müdahale
edebiliyoruz.
8.YANLIŞ: Burun estetiğinde, lazer uygulaması daha
başarılı sonuç verir!
8-DOĞRU: Lazerin, burun estetiği
ameliyatlarında yeri yoktur. Lazer, asla kemik ya da kıkırdak
dokuyu şekillendirmez. Ancak çok nadiren de olsa, açık teknik burun
ameliyatlarından sonra, kesi izinin bariz olduğu hastaların bu
şikayetini azaltmak için lazer ile ilgili cildin soyulması yani bir
nevi derin peeling amaçlı lazere hastaları yönlendiriyoruz. Ayrıca,
geçmişte burun içindeki konka dediğimiz etlerin lazerle
küçültülmesi kullanılmıştır, ama günümüzde terkedilmiştir.
Günümüzde bu amaçla radyofrekans dediğimiz, lazer benzeri küçültme
yapan teknolojileri yoğun bir şekilde kullanmaktayız.
9.YANLIŞ: Burun estetiği sorunları, sadece cerrahi
müdahale ile düzeltilir!
9-DOĞRU: 10 yıl öncesine kadar burun şeklindeki sorunların düzeltilmesinde, ameliyat dışında alternatif bir yöntem yoktu. Fakat günümüzde, gelişen dokuya uyumlu dolgu maddeleri teknolojileriyle, az sayıdaki seçilmiş olgularda ameliyatsız da burun estetiği mümkündür. Fakat, tüm burun şekil bozukluklarının da “Ameliyatsız burun estetiği” olarak da tabir edilen dolgu, botoks veya cilt germe ile düzeltilebileceği konusunda yanlış bir algı vardır ve bu da doğru değildir. Çünkü bu yöntemleri, ancak çok küçük belli sorunları olan seçilmiş hastalarda uyguluyoruz.