İletişim problemi mi çekiyorsunuz?
Acımasızca yapılan eleştiriler veya karşılıklı suçlamaların ilişkiyi yiyip bitiren olgular olduğunu belirten Uzman Psikolojik Danışman Dr. A. Cem Keçe, iletişimsizlik sorununa karşı iki mucizevi teknik anlatıyor.
Çiftler cinsel problemlerini veya ilişkilerindeki çatışmalarını çözmek için cinsel terapistlere ve evlilik terapistlerine başvuruyor. Terapistlerin danışanlarında en çok zorlandığı alan, sorunlu ilişkideki iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bozuk iletişim, problemlerin başlangıcında ve sürdürülmesinde önemli bir yer tutar ve bu durum terapiyi de zorlaştırır.
Hangi teknikler
uygulanıyor?
Terapistler iletişim sorunlarına odaklanmadığında ve bu sorunların
çözümlenmediği durumlarda diğer tekniklerin uygulanması da sekteye
uğrar. Bu nedenle iletişim, gerek cinsel terapide gerekse evlilik
terapisinde vazgeçilmez bir konudur. İletişimsizliği ortadan
kaldırıcı mucizevi tekniklerin uygulanmasıyla çiftlerin iletişim
sorunlarının çözümü için uygun bir zemin yaratılabilir.
Çiftler birbirleri hakkından olumsuz bir değerlendirmede
bulunduklarında, birbirlerini suçladıklarında veya
eleştirdiklerinde, biz "korku çemberini kırmak" diye tanımladığımız
teknikleri öneriyoruz:
1- Açıkça talep
edin
Her suçlamanın, eleştirinin ve olumsuz değerlendirmenin ardında
gizli bir ‘temenni’ yatar. Bu temenniyi kişinin keşfedip
partnerinden talep etmesi gerekli. “Sen beni sevmiyorsun, benimle
ilgilenmiyorsun” diyen kişinin gizli temennisi aslında “Beni sev,
benimle ilgilen” şeklindedir. Ancak bunu söylemek yerine suçlamak
belki daha kolay geliyor. Çünkü çoğu çift daha önce bu temennileri
ifade etmiş ve reddedilmiş oluyor veya reddedilmekten çok korkuyor,
herkesin kendisini sevmesi ve ilgilenmesi gerektiğine inanıyor. Bu
yüzden bilinçdışlarında istemden bir "korku çemberi"
oluşturuyorlar. Oysa kişi korku çemberini kırarak karşısındakini
suçlamayı bir kenara bırakmalı ve bu temennisini koşulsuzca ve
karşılık beklemeden partnerine açık açık ifade etmeli. Bunu
istemeli ve net bir dille talep etmeli. Eğer talep karşılık görürse
ve partneri ona istediğini verirse, bunu bir armağan gibi kabul
etmeli ve teşekkür etmeli. Ama partneri bu talebi yerine
getirmiyorsa da kişi bu durumu asla şahsileştirmemeli. Kimliğine,
kişiliğine bir hakaret gibi görmemeli ve ne olursa olsun
partnerinin bir seçimi olarak buna olgunca saygı göstermeli.
2- Önce kendinizi
düzeltin
Birisinde görülen her olumsuzluk, negatiflik, eleştiri veya
suçlama, aslında tüm bunları yapan kişide de vardır. Kişi kendinde
olmayanı başkasında görmez. Kendisinin yapmadığını bir başkasına
suçlama olarak söylemez. Yani bu tür kavgalarda söylenen
suçlamaların hepsi aslında bizim kendi kusurlarımızı görmemiz için
bilinçdışımızın bize sunmuş olduğu bir formüldür. Biz birine “Çok
dağınıksın” dediğimizde aslında bu ifade, onu kullanan kişinin de
bir şekilde hayatında dağınık olduğu bir yerin olduğunu gösterir.
Kadınlar genelde bu sözü eşlerine çok söylerler. Böyle olunca
aslında kadın kendi dağınıklığını görmek yerine kocasında kendi
kusurunu görmüştür. Tıpkı Mevlana’nın sözündeki gibi,
"Karşındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o
huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda
göründü.” Kişi içindeki kabul edemediği ya da aşamadığı bazı
kusurları başkalarında çok kolay fark eder. Yani Mevlana,
"Karşınızdakini suçlamak ve değiştirmektense işe önce kendinizden
başlayın ve kendinizi düzeltin." diyor. Önce insanlar kendindeki
kusur ve hataları görmeye çalışmalıdır. Kişinin kendisi de aynı
kusuru işlerken başkasını o kusurdan men etmesi çok faydalı
olmayacaktır. Zaten kendisindeki kusurları görmekle uğraşan bir
insan, başkasında kusur aramaya fırsat bulamayacaktır. Böylece kişi
kendi kusurunu keşfedip, kendini değiştirdiğinde, ilişkisi ve sonra
partneri de bundan olumlu etkilenecek ve her şey değişecektir. Yani
kişinin içindeki çözümleme, mutlaka karşı tarafta da aynı etkiyi
gösterecektir.
İletişim sorunu nasıl
aşılır?
Kendi kusurlarını görmek, kendini ayıplamak, o ayıbın merhemi ve
ilacıdır. Çünkü gözler, partnerlerdeki kusuru görmek için değil,
güzellikleri ortaya çıkarmak için vardır, görülen güzellikler,
aslında kişinin kendi gönül güzelliğinin yansımasıdır. Değişim
herkesi korkutur, çünkü kimlik ve kişiliğin değişimin zor olduğunu
herkes bilir, bizim burada değiştirmeyi önerdiğimiz
davranışlardır.
Davranışlar iradeyle uyumlu bir şekilde değiştirildiğinde, düşünce
ve duygularda zamanla bu değişen yeni davranışlarla uyumlu hale
gelecektir. Özünde kolay olan bu 2 kuralı kendinde uygulamayı
başaran çiftler, olumlu değişimi ve dönüşümü gerçekleştirirler.